Evrenin hafızası - Akaşa kayıtları

Bilim ilerledikçe milyon hatta milyar ışık yılı uzağımızdaki yıldızları, galaksileri tespit ediyor, gözlemliyoruz, fakat bir türlü uzayın sınırlarına varamıyoruz.

“Rölativite teorisi” uyarınca, yıldızların ve galaksilerin şu an daki hallerini değil, uzaklıkları ile doğru orantılı olarak geçmiş zamandaki durumlarını görmekteyiz.

Yani, baktığımızda gördüğümüz, Güneş’in sekiz dakika önceki dünyadan yüz ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızın yüz yıl önceki, bize en yakın galaksi olan Andoremeda'nın, iki buçuk milyon yıl önceki halini görmekteyiz.

Uzayda ne kadar uzağa gidersek, zamanda da o kadar “geçmişe” gidiyoruz. Bizden 700 ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızdaki gözlemci gelişmiş teleskopu ile dünyaya baksa Osmanlı devletinin kuruluşunu, Bizans İmparatorluğunu, 60 ışık yılı uzaklıktaki ikinci dünya savaşını, 200 ışık yılı uzaklıktaki Fransız İhtilalini, 500 ışık yılı uzaklıktan bakan ise İstanbul’un Fethini, Fatih Sultan Mehmet’in atının üzerinde surlardan şehre girişini görecektir. Bu gördükleri ’de hayal veya film değil tamamen gerçek görüntüler olacaktır.

Peki! Hani Fatih Sultan Mehmet ölmüştü!.. Biz öyle biliyorduk. Demek ki ölü veya diri olmak, sadece zamanın izafi, göreceli algılanışından başka bir şey değilmiş, bu görüş bize geçmişte yaşanan hiç bir düşünce, hareket ve olayın kaybolmadığını aslına (enerji dalgalarına) dönüşerek holografik veri, data (dijital yazılım) olarak evrende kaydedildiğini, bu frekans dalgalarını deşifre edip, dönüştürebilecek gelişmişlikte cihazlar (radyo, televizyon, vb.) yapılabildiği taktirde de bütün geçmişi yaşıyormuşçasına seyredip, izlemenin mümkün olabileceğini göstermektedir.

Bu bilgilerin kaybolmamasının nedeni ise olayları oluşturan düşünce ve fiillerin fotonlara (enerji, ışık parçacıklarına) dönüşmesi ve bu fotonların ışık hızı ile hareket etmeleri dolayısı ile zamanlarının olmaması, yani algıladığımız zaman kavramının onların üzerinde hiç bir etkisinin bulunmamasıdır.

Bundan binlerce yıl öncede “Pisagor ve talebeleri “ fiziksel dünyada oluşan her eylemin ve düşüncenin gökyüzünde kaydedilmekte olduğunu söyleyerek buna “evrenin hafızası” anlamında “akaşa” adını vermişlerdir.

Akaşa, bir tür arşivdir. O arşivde dünyanın tüm geçmişi kayıtlıdır. Akaşanın İslam literatüründeki adı muhafaza edilen, hiç kaybolmayan bilgi anlamına gelen “Levh-i Mahfuz” dur. Bir anlamda okunabilen kitaptır. Ve her an yazılmaya devam etmektedir.

Her kesin yapmış olduğu düşünce ve eylemlerin kaydedildiği bu kayıtların “kıyamet" den sonra değerlendirileceği tüm mistik, dini kaynaklarda sıkça anlatılmaktadır. Kur’an’da da birçok ayet de bu konu ifade edilmiştir.

“Kıyamet günü herkesin kendisine, karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter” (İsrâ suresi: 13. Ve 14. Ayetler) - ”Üzerinizde muhakkak bekçiler, yazıcılar vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler ”(İnfitâr suresi 10. 11. Ve 12. Ayetler)

“Orada herkes önceden gönderdiği ameli bulur” “Onların işledikleri her şey amel defterlerine kaydedilmektedir.” “Amel defterleri açıldığı zaman herkes ne yapmışsa onu görecektir” - “ Yaptıklarınızın karşılığı verilecektir. Çünkü biz yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk” (Câsiye suresi: 28. Ve 29. Ayetler)

“Kitap ortaya konur. Suçluları kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. Eyvah!. Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan, hepsini sayıp dökmüş! Derler. Onlar kendi yaptıklarını karşılarında bulurlar.”(Kehf suresi: 49. Ayet)

Mikro-kozmos (insan) da kendimize ait bilgi ve tecrübelerimizi yüklediğimiz bir belleğimiz (akaşamız) vardır. Yaşamımızda ihtiyacımız olan bilgileri bu arşivden çeker alırız. Hayatta bizi farklı kılan bu arşive ne kadar bilgi ve deneyim kaydettiğimizdir.

Makro-kozmos (evren) de,  kuantum potansiyelinde dev bir akaşadır.  Buna biz “evrenin hafızası” diyebiliriz. Burada olmuş-olacak her şey holografik data (yazılım) olarak zaman – mekan kaydı olmaksızın mevcuttur. Beynimiz ister farkında olsun, ister olmasın bu dalgaların her zaman etkisi altında bulunmaktadır.

Kişinin farkında olmadan zaman zaman bir düşünceye yoğunlaşması sonucu, beynin evrendeki geçmişe ait benzer kayıtları yakalaması ve deşifresi sonucu birçok gizemli (geçmişten gelen ses, görüntü, hayalet, zaman kayması, reenkarnasyon, dejavu, vb.) olaylar kişinin fiziksel dünyasında açığa çıkabilmektedir.

Birimsel ya da toplumsal eylemlerin ve düşüncelerin oluşturduğu evrenin belleğindeki/akaşalardaki enerji belirli bir yoğunluğa ulaştığında insanların ve toplumların bir sonraki aşamada ortaya koyacağı fiillerin şekillenmesini sağlamaktadır.

Tüm Evrene hangi bilinç boyutundan(negatif, pozitif, vb.) bakıyorsak, o boyutun formunu (yazılımını) kendimizde oluştururarak, dünyamızdaki çıktılarını yaşamımız olarak alırız. Çünkü, her boyut mevcut frekans dalgalarını kendi sahip olduğu format üzerinden okuyarak deşifre eder.

İnsanlar devamlı negatif düşünceler oluşturmaları ile evrenin belleğinde kayıtlı akaşik geçmişe ait kayıtlardan benzer formdaki frekansları farkında olmadan kendilerine çekerek, beyinlerinde ilgili hücrelerin irrite edilmesi sonucu kendilerine acı ve ıstırap verici olayların, yaşandığı senaryonun değişik mekan ve zamanda geçen versiyonlarını, defalarca tekrar ederek yaşamaya devam ederler.

Bundan dolayı da ruhani liderler içinde bulundukları toplumları uyararak, yaşamlarında oluşturacakları menfi hareketlerin, yakın gelecekte “bela” şeklinde tekrar kendilerine yansıyacağını bildirmişler, bunun içinde negatif (günah) oluşturan düşünce ve fiillerden sakınmaları gerektiğini her fırsatta dile getirmişlerdir.

Yaratılan her şeyle beraber bir de zaman kavramı başlar. Zaman yaratılanlara göredir, Yaratana göre değildir. Bundan dolayı da yaratılanlar zamansız bir yaratılışı kavrayamaz ve idrak edemezler. Çünkü bizler için her şey zaman içerisin de oluşmaktadır.      

Kişinin oluşan zaman kavramı içerisin de kendi dünya(sın)da ki tekamülü/gelişimi boyunca yaptığı olumlu, olumsuz tüm faaliyetler bilgi, data (dijital yazılım) olarak kendisi tarafından “akaşa”da kaydedilip, arşivlenmektedir. Yani bu olay “İnsanda vicdanın kendini kayıtlamasıdır”.

Akaşa, kâinatta meydana gelen tüm düşünce ve olayların frekans dalgaları şeklinde kaydolduğu dev bir bilgisayar belleği, arşivi gibidir. Kainatın var oluşundan bu yana meydana gelen hareketlerin, düşüncelerin, seslerin hiç kaybolmadan frekans dalgaları olarak kaydolduğu bir oluşumdur. Her varlığın bir akaşası varsa, bunların toplamı da “akaşik arşivi” oluşturmaktadır.

Beynini disipline ederek, konsantrasyon teknikleri ile (zikir, oruç, namaz, meditasyon vb.) bilincini ışık hızı üzerinde kontrol edebilen kimseler, sahip oldukları kapasiteleri oranında, evrenin belleğinde ki, bu arşive girerek "geçmişe" ait ses ve görüntüleri deney imleyebilmektedirler.

Yorumlar