Fizik ötesi olaylar

Kişi benliğini ve dünyasını oluşturduğu üst beyin (korteks) de çevresiyle konuşarak iletişim kurabilirken, bilinç boyutunda iletişim kurabilmek için ise lisan bilmeye gerek yoktur. Çünkü lisan ile konuşarak iletişim dediğimiz şey beş duyu boyutu içerisinde kişi ya da kişilerle iletişim kurabilmek için kullanılan bir araçtır. 

Ses dalgaları mekanik iken, beynin yaydığı dalgalar televizyon ve radyodaki görüntü ve ses bilgilerini taşıyan elektromanyetik dalgalar esasına dayanır. Yani önemli olan harf diziliminden oluşan lisan değil kelimeleri meydana getiren “frekans titreşimleridir” Her cismin, her organın, tüm sistemin bir frekansı vardır. Yani “evren” aslında titreşen (frekans dalgalarından oluşmuş) bir organizmadır.

Günümüzde tüm canlıların, sinir sistemlerindeki statik elektriğin oluşturduğu “elektromanyetik  alanların” mevcut olduğu, yapılan laboratuvar deneyleriyle ispatlanmış bulunmaktadır.

İnsan beyni sahip olduğu bu "elektromanyetik alan" vasıtasıyla, her an aldığı ve yaydığı dijital format şeklindeki bilgi yüklü frekans dalgaları ile farkında olmasa da tüm çevresiyle  iletişim halindedir.


İnsan beyni mili volt düzeyinde elektrik akımı ürettiği için bunun doğal sonucu olarak da otomatikman “frekans dalga” üretmektedir. Her hangi bir nesneyi veya kelimeyi düşündüğümüz an da o kelime ve nesne ile ilgili “bilinç altımızda” (mikro-kozmos) kayıtlı olan tüm bağlantılar devreye girer.

Ve bu şekilde manaların aktarımı lisan, konuşma olmaksızın da gerçekleşmiş olur. Yani manalar cümlelere, kelimelere, sözlere dökülmeksizin  beynin ürettiği frekans dalgalarına yüklenerek radyo, televizyonda olduğu gibi aktarılmış olur.

İnsan fiziksel olarak bir fiil ortaya koymasa da yoğun düşünce (tefekkür) yoluyla bir manaya yöneldiği zaman, o manaya  yönelik beyindeki nöral aktiviteyi devreye sokmuş olur. 

Bunun sonucunda da  beynin yaydığı dalgalar o manaya ait bilinç altındaki (mikro-kozmos) dalgalarla rezonansa girerek, gücü nispetinde onun ile ilgili oluşumları devreye sokar. Yöneldiği (frekansını ayarladığı) mananın bilinci ile bir radyo alıcısı gibi bağlantıkurar ve o yayın kanalından kendisine farkında olmadan bir şekilde bilgi (data) akmaya başlar.

Bu yüzden de hiç farkında olmadığımız bir anda bazı şeyler aklımıza geliverir veya karşımıza çıkar. Kapasitesi oranında da kişi bu gelen bilgiyi değerlendirir. Maneviyat ehlinin de kendilerine yönelenlere  bilgi aktarımı yani “şefaati” bu yolladır. 

Bundan dolayı Hz. Muhammed(sav) “Bana salavat getirenlerin(yönelenlerin) duası=daveti bana ulaştırılır.” demiştir.

Holografik sistem gereği “zerre” bütünün tamamını içinde barındırdığı için. Tüm evren insanın özünde kodlanmış data (dijital bilgi) olarak mevcuttur. Bu yüzden de, kişi bir kelimeyi, nesneyi düşündüğü an’da, düşünceye yüklediği güç oranında o manaya ait bilinç altındaki hiç farkında olmadığı, bilmediği tüm kayıtlar, bağlantılar devreye girip, hücreleri  kendi frekanslarına programlayarak, kişinin dünya(sın)da ses veya görüntü olarak açığa çıkarlar.

Yaşantımız da karşılaştığımız bir çok gizemli “fizik ötesi” olayın (ufo görüntüleri, uzaylılar, garip olaylar, yaratıklar ve görülen çeşitli halüsinasyonlar, vb.) oluşma mekanizması da budur. 

Üst beyin(korteks) in çeşitli sebeplerle (alkol, uyuşturucu, hastalık, aşırı zihinsel yorgunluk vs.) bilinç altından gelen mana yüklü dalgaları, dünya fizik yasaları doğrultusunda denetleme ve süzgeçten geçirme işlemini yapamadığı zamanlar da “bilinç altı” verileri her hangi bir sınırlama olmaksızın, kişinin benliğini oluşturan üst beyinde direkt olarak açığa çıkarak “fizik ötesi” oluşumlar olarak kişinin dünya(sın)da yer alırlar.

Aynı olayın, aynı an da başkaları tarafından da görülmesi, duyulması, kabul görmesi ise bilimin son yıllardaki bir başka tespitine, bulgusuna dayanmaktadır. Beyin de bulunan “ayna nöron” adı verilen hücreler karşımızdaki kişi veya kişilerin beynindeki frekans dalgaları ile internet bağlantısı gibi farkında olmadan iletişime girmesidir. 

Bu suretle, frekansı yüksek olan dalgalar diğer dalgaları kendi frekanslarına kopyalayarak, kendi duygu ve düşüncelerinin diğer kişilerde de açığa çıkmasına sebebiyet vermektedirler. (Moda olan bir şeyin bir anda tüm toplum tarafından kabul görmesi veya toplumsal duyulan kaygılar, mutluluklar, vb.)

Frekans dalgalarının, ilginç  bir özelliği de, yeterince birbirlerine yaklaşıp, üst üste geçtiklerinde, kendi birimselliklerinden vaz geçerek “güçlü tek, bir dalga” haline gelmeleridir. (Lazerler de bu mantıkla yapılmıştır. Üst üste getirilen zayıf frekans dalgaları tek, güçlü bir lazer dalgasını oluştururlar.)

Bundan dolayı, toplu olarak yapılan dualar, ibadetler ve en önemlisi “Hac” da Arafat’ta aynı anda bulunan milyonlarca insan beyninin, enerjisi çok yüksek mekanda, aynı frekansta yaydığı dalgaların birleşerek olağanüstü  güçte tek bir frekans dalgasını oluşturması (lazer ışını gibi) sonucu orada bulunanların beyninde yaptığı açılım ve oluşumun etkileri çok muazzamdır. 

Onun için “Hac Arafat’tır” Arafat olmadan Hac olmaz denmiştir. (Arafat kısmının yapılmadığı zamanlardaki, Kabe ye yapılan ziyaretler Hac olarak kabul edilmemekte, umre olarak değerlendirilmektedir.) Bundan dolayı Din, sistem de “Hac” kesinlikle yapılması istenen (farz) bir ibadet olarak belirtilmiştir.

Bir toplumdaki  bireylerin yaşam  biçimlerinin (frekanslarının) oluşturduğu güçlü dalgalar, sistemdeki çeşitli dalga boylarını etkileyerek olayları yönlendirir. Bu da toplumların yaşamında olumlu veya olumsuz hadiselerin, olayların açığa çıkmasında etkili olur.

İnsan beyninde oluşturduğu frekans dalgaları ile öz’ünde mevcut olan tüm evrene ait bilgi, data, veri yüklü frekans dalgaları ile iletişime girebildiği oranda kendini özde bulur ve Tek’e (yaratıcıya) ulaşır. bu da Kur'an’da (Kaf suresi/16) “Allah size şah damarınızdan daha yakındır.” şeklinde ifade edilmiştir.

Yorumlar