Sorular ve Cevaplar - 1
İnsanlar neden aksiliklerin hep kendisini bulduğunu söylerler?
İnsanın dünyasında karşılaştığı her olayın olumlu yönlerini görmesi, sahip olduğu değerlerin farkına varması(nimetleri görmek/şükür) beynin bu doğrultuda kodlanması olayıdır. Bu da bilinçaltına giden verilerin bu format doğrultusunda işlenerek şekillenmesine neden olur. Bunun aksi her şeyin olumsuz yanını görmek sahip olduğu değerlerin farkında olmamak(nimete kör/nankör olmak) ise beyni bu şekilde negatif formatlar. Bu da insanın bir sonraki anlarında bu doğrultuda çıktılar oluşturur. Bundan dolayı da bu tip insanlar hayatlarındaki her şeyden devamlı şikayet ederler. Kötü olan her şeyin kendilerini bulduğunu söyleyerek yaşamlarındaki bu kısır döngüyü devam ettirirler.
Müslümanlar cennete, diğer insanlar cehenneme mi gidecek?
Öncelikle kimin hangi dinin mensubu olup olmadığı ölüm anına kadar belli olmaz. Bir kimsenin doğumu ile aldığı sosyolojik kimlik, Allah nezdinde o dini bilip, yaşıyor demek değildir. Pek çok kişi kimliğinde Müslüman yazmasına rağmen farkında olmadan İslam öğretisinin şeriat(şekilcilik, kurallar) kısmında yaşadığı için farkında olmadan Musevi dininin mensubudur. Aynı şekilde öğretinin temsili(teşbih) boyutunda olanlar ise İsevi(Hristiyan) kısmında yaşamaktadırlar. Dolayısı ile bilinçleri de o veriler üzerinden formatlanır. Ölümleri ile de dünya yaşamındaki ilim ve bu ilmi yaşamlarına geçirdikleri format(Musevi, Hristiyan, Müslüman, vb.) üzerinden oluşan algılar, çıktılarla yaşamlarını cennet veya cehennemde olarak sürdürürler.
İnsan neden huzursuz ve sıkıntılıdır?
Günümüz insanın en büyük problemi yaşadığı sıkıntıların ve huzursuzluğunun sebebi, bütünsel(holistik) bir algılama sistemine sahip bir beyin yapısı ile holografik bir evrende yaşamasına rağmen, bilincini bir parça olan madde üzerine yoğunlaştırıp gündelik bilinç hallerinde takılı kalmasından kaynaklanmaktadır. Bilinci, maddeye dönük algılama oluşturan gündelik bilinç hallerinden, bütünsel, holistik yüksek frekanslı üst bilinç hallerine çıkarabilmenin reçetesi ise ilahi mesajlarda ibadet adı altındaki çalışmalar olarak verilmiştir. İbadet Hz. Muhammed’in(sav) tabiri ile de Allah’ı birlemek ve bilmektir.
İslamiyet astrolojiye nasıl bakmaktadır?
Gerek Kur'an ayetleri, gerekse Hz. Muhammed(sav)in hadislerini referans alan İslam alimleri, yeryüzündeki olayların seyrini belirlemede, kozmik hakikatin meleki yönünü inceleyen astroloji ilmine önem vererek, İslam metafizik ve kozmolojisini oluşturmuşlardır. Pek çok İslam düşünürü de, yıldızlar konusunu inceleyerek, varlığın var oluşunda burçların ve yıldızların rolünü, çeşitli kitaplarında anlatmışlardır. Buna en güzel örnek, ünlü astronomi, fen ve İslam âlimi İbrahim Hakkı Hazretleridir. “Marifetname” isimli eserinde ay'ın burçlarda dolandığı süre içerisinde, hangi burçta iken nelerin yapılması gerektiğini ay, güneş ve diğer gezegenlerin yansıtmış olduğu manaların, günün saatleri üzerindeki etkilerinden nasıl faydalanılması gerektiğini geniş bir şekilde anlatmaktadır.
İbadetler ne kadar çok yapılırsa o kadar mı iyidir?
Farz olan ibadetler yapılması gereken, olmazsa olmaz uygulamalardır. Diğerleri ise idrak edilip, belirli olgunluğa eriştikçe, hazım ettikçe, zevk ve tad alınmaya başladıkça zaten insanın kendisinin yapmayı isteyeceği çalışmalardır. Belirli bir gelişim sürecini tamamlamamış bir bebeğe, biftek, pirzola yediremezsiniz, çok faydalı diye bunları verirseniz onu öldürürsünüz. Ona, onun hayatta kalması için gerekli olan belirli miktarda sulu gıda vererek yaşamını devam ettirmesini sağlarsınız. İbadet denilen çalışmalarda böyledir, hazmede bilinecek seviyeye geldikçe, arzu ve talep gelecektir. Onun için bazı konuları abartmadan, fakat gerekli olanı da aksatmadan, istikrarla uygulamak gereklidir. "Allah'ın en çok sevdiği amel, az da olsa sürekli ve devamlı olanıdır." - “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın, zorlaştırmayın” Hz. Muhammed(sav)
Ölmüş insana okunan dua ne derece fayda sağlar?
Ölmüş insana, okunan duaların fayda sağlaması, duadaki bilgilerin değerlendirilebilmesi için o kişinin biyolojik beden ile yaşarken bunların frekans dalgalarını deşifre edebilecek, bilgi(veri)yi bilincine yüklemiş olması gerekir. Aksi takdirde geçici bir süre enerjisinden faydalanabilir.
Azrail ile buluşmak nedir?
Her varlığın, var oluş anında, tek bir başlangıç ta, ikisi de kendi dünyalarında var olmuş bir ikizi (madde- anti madde) hali mevcuttur. Somut(madde) ve soyut(anti-madde) her ikisi de kendi dünyalarında kendisini gerçek kabul ederken, diğerini yok sayar. Birinin zamanı ileri, diğerininki geri akar. Madde ve anti-maddenin aynı anda bir arada bulunabilme şansları yoktur. Çünkü buluştukları an madde ve zaman yok olur. İki zıt kutup birbirini yok ederler(+1-1=0 ) kuramı gereği madde yapı enerjiye dönüşür. Madde aleminde zamanı dolan varlık, anti-maddesi(ikizi) yani Azrail'i ile buluştuğu noktada dünya(sın)dan son bilinç hali ile göç ederek, enerjiye dönüşür. Geri dönüşü olmayan ölüm ötesi boyuta geçer.
İnsanın huzursuzluğu, bunalımı nerede başlıyor?
Her şey dışarıdan müdahale olmadığı sürece vücuttaki bir organda(böbreğin, midenin, karaciğerin, vb.) olduğu gibi ne yapacağını çok iyi biliyor. Allah ve sistemine teslimiyet içerisinde mükemmel bir şekilde görevini yerine getiriyor. Problem teslimiyetten uzaklaşıp, aksini düşünmeye başladığınızda, ya olmazsa dediğiniz, ikiliğe(şirk) düştüğünüz, olumluya, olumsuzu ortak ettiğiniz noktada başlıyor.
Ayrı toplumlarda anlatılan hakikat dolu hikayeler neden birbirinin benzeridir?
Birbirlerinden çok farklı ve uzak olmalarına rağmen her toplumda kıssalara bürünerek anlatılan hakikat dolu hikayeler adeta birbirinin benzeridir. Baktığımızda Âdem’de, İsa’da, Musa’da bunları söylemişti, bu olayları yaşamıştı deriz. Bunun sebebi geçilen bilinç boyutlarının aynı olmasıdır. (Üçler, yediler, kırklar, vb. gibi aynı şeyleri algılarlar ve yaşarlar) Geçilen bilinç boyutları aynı olduğundan bu boyutların hikayeleri de her millete benzer kelimelerle tasvir edilmiştir. Bu yüzden geçmişte birçok Âdem, İsa, Nuh gibi bilinçler farklı isimlerle, peygamber, veli, aziz ve vb. kimliklerle yaşamış ve geçtikleri bilinç boyutundan aldıkları hakikat bilgilerini içinde bulundukları toplumun yapısına uygun kelimelerle ifade ederek onları bilgilendirmişler ve uyarmışlardır.
Arapça okunan ayetlerin insana faydası nasıl olur?
Holografik yapı(zerrede bütünün tamamının kodlu oluşu) gereği bilinçaltı tüm dilleri bilir. Mesele dil meselesi değil, kişiyi harekete geçiren o kelamın, sözün yüklü olduğu frekanstır. Bilinçaltında bu kelamların yüksek enerjileri(frekansları) tanınmakta ve bilinmektedir. Orijinalinde peygamber bilincinde ilim ile şekil bularak kelimeler kabına girmiş olan bu yüksek enerji dolu söylemlerin tam kapasitede işlevini yerine getirebilmesi de ancak orijinal hali ile alt bilinçte ilahi kelamı söyleyenin, boyutsal lığından(holografik yapı gereği) deşifre edilerek, üst bilince yansıması ile mümkün olabilmektedir.
Benlik nedir?
Benlik, Allah esmalarının, terkipsel formülasyonu ile oluşan yapının, kendisini bütünden ayrı birimsel bir varlık olarak algılamasına neden olan dolayısı ile bütüne perde oluşturan vehim perdesinin adıdır.
Dünyadaki var oluşumuzun ve sınavlarımızın ana nedeni nedir?
Dünyadaki var oluşumuzun ve sınavlarımızın nedeni şeytani alt beyinsel enerjilerimizi, üst beyindeki(dünyadaki) sınavlarımızın karşılığı oluşacak tekamülle yüksek frekanslı rahmani enerjilere yükseltmektir. Bu suretle dünya yaşamında sahip olduğumuz akıl ile bilincin tekamülünü sağlar ve ölüm ötesi sonsuz âlemde yaşam olarak alacağımız yüksek frekanslı olumlu çıktıları sağlayacak yeni bir bilinç(format) oluşturmuş oluruz.
İnsan neden kendisinin hoşlaşmadığı olaylarla karşılaşır?
İnsan terkibinde(fıtratında) hangi esmayı(manayı) ne ağırlıkta taşıyorsa o mananın bilinir olması, açığa çıkması için yaşamında o oranda gerekli zıt fiillerle karşılaşır. Çünkü yaratma, yaratılma denen şeyin aslı mananın zıttı ile bilinip, algılanarak, yaratılmış hükmünde açığa çıkışıdır. Mesela; Terkibinde sabır ismi ağırlıklı olan, bu mananın açığa çıkması için o oranda sabır göstereceği fiillerle, terkibinde merhamet ismi olan, merhamet ismini oluşturacak zulümlerle karşılaşır. Yaşananlar insanın tekamülü için gerekli olanlardır.
Rüya tabiri kitaplardan yapılabilir mi?
Her kişinin programı, veri tabanı birbirinden farklı olduğundan gelen frekansların beyin tarafından yorumlanması herkes için değişik mesajları içermektedir. İki ayrı kişinin gördüğü aynı semboller(kuş, balık, ev, para, çocuk) görenin kendi veri tabanı doğrultusunda beyin tarafından deşifre edilir ve her kişiye özel birbirlerinden farklı mesajlar oluşur. Bu yüzden rüya tabiri kitaplarına bakarak taklit yolu ile rüya tabir edilemez.
Neden sıkıntı, bela vardır?
İnsan da farkındalık devreye girip, gaflet uykusundan, uyandığı an da, üst frekanstan okuma başlar. Ve alt frekans kayıtlarını tespit eder. Tespit ettiği an da da evren bunların ortadan kalkması için çalışmaya başlar. Biz bunun adına sıkıntı, bela deriz, ama kendi arınmamızı kendimiz dilemişizdir aslında...
İntihar edenler kendilerini intihara sürükleyen sıkıntılardan kurtulmakta mıdırlar?
Bu sorunun cevabı hayır! dır. İntihar ederek içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulacağını zanneden kişi büyük bir yanılgı içerisindedir. Çünkü beyin dünya yaşamı sırasında oluşturmuş olduğu bilinç yapısını, programı ölüm anında sabitler, bloke eder. Bilinç kendisini bulduğu her boyutta(ölüm ötesi, vb.) madde, beden algılamasını bu program üzerinden oluşturur. İnsan dünya yaşamı sırasında yaşadığı sıkıntıları, azapları yani cehennemini içinde bulunduğu her boyutta bu format üzerinden defalarca yaşamaya devam eder.
Astroloji insanı nasıl etkiler?
Anne karnında ve doğum anında insan beyninin kozmik ışınlara maruz kalması sonucu, her gezegen sahip olduğu frekans(esma) formunda beynin hücrelerini programlayıp, gen yapısını oluşturduğu o andan itibaren kendi anlamlarının oluşmasını temin eder. Yani o an da beyne gelen veri yüklü frekans dalga karakteristiğinde kişinin beyni programlanır. Bu suretle kişinin kaderi, alın yazısı(yetenek, istidat ve kabiliyetlerin) beyindeki yazılımı tamamlanmış olur. Bu şekilde de insanın beyninde belli bir sistem ve mekanizma kurulmuş olur. İnsan bu mekanizmayı kullanabildiği oranda da dünyasını yaşamaya başlar.
Bilinçaltımızın korunmasını sağlayacak bir anti virüs sistemini nasıl sağlayabiliriz?
İlahi kelamlar bu konuda eşsizdir. Kutsal kitapların ve ilahi söylemlerin enerjileri çok yüksek ve saftır. Bilinçaltında bu kelamların yüksek enerjileri(frekansları) tanınmakta ve bilinmektedir. Peygamber bilincinde şekil bularak kelimeler kabına girmiş olan bu enerji dolu söylemler üst bilinçte manası bilinmese de bilinçaltında tanımlanıp, deşifre edilmekte ve bu kelimelerin mana yüklü enerjileri, kişinin yaşantısında somutlaşarak, kişi farkında olmasa da işlevini yerine getirmektedir. Çünkü holografik yapı(zerrede bütünün tamamının kodlu oluşu) gereği bilinçaltı tüm dilleri bilir. Mesele dil meselesi değil, kişiyi harekete geçiren o kelamın, sözün yüklü olduğu frekanstır. O kelimeyi oluşturan harflerin frekansları bilinçaltında tanımlanıp, deşifre edilerek, gelen negatif yüklü bilinçaltını ele geçirmeye dönük mesajlara karşı koruyucu bir kalkan/anti virüs sistemi oluşturmaktadır. Onun için korunma duaları(Nas- Felak, Ayetel kürsi, vb. surelerin) okunması önemle tavsiye edilmiştir.
Yaşam içinde başımıza gelenler atalarımızdan gelen genetik miras mıdır?
Aynı genetik frekansa sahip olan kişiler mekan ve zaman farkına rağmen aslında aynı ortak genetik frekans alan içerisinde bulunmakta, kendi genetik “ortak toplumsal alanlarını” oluşturmakta ve bu alan içerisinde birbirlerini zaman ve mekana bağlı olmaksızın etkilemektedirler. Bu yüzden bilinçaltına giren her veri birimsellikten çıkarak “ailesel ortak alan” içinde toplumsallaşır. Benlik bu genetik mirası devir alarak, birimsel yaşamını sürdürür. Ben algısı içindeki kişinin, bedensel dünyasını oluşturan tüm bilgileri ortak alandaki ailesel sistem içerisin de asılı kaldığı için bu bilgiler uygun ortamı bulduğunda oluşan yeni bir alan da, ortak genetik sistem içindeki farklı bireysel yapılarda yeniden bedene bürünmüş olarak açığa çıkar.
Cansız maddeler, eşyalar, mekanlar insanı neden etkiler?
İnsandan çıkan yüksek frekanslı “psiko-manyetik tesirlerin” oluşturduğu enerji dalgaları eşyalar ve mekanlar üzerinde iz bırakırlar. Bu yüzden gördüğümüz mekanlar dokunduğumuz geçmişe ait her hangi bir nesne, aldığımız bir hediye insanda bir takım hisler(huzur, mutluluk, korku, huzursuzluk, vb.) tesirler oluşturur. Bu durum o nesneyi daha önce kullanmış, o mekanda daha önce yaşamış insanların onlara farkında olmadan yüklediği olumlu veya olumsuz enerji frekanslarının o nesnelere sinmiş olmasından kaynaklanır. Bu nesnelere dokunan kimsenin zihnin de oluşan “rezonans” sonucu da kayıtların zihinde deşifresi neticesi kişi eşya üzerindeki kayıtlı bilgileri(data) farkında olmadan beyninde algılar ve etkilenir.
İnsan fıtratındaki manaları(kaderi) değiştirebilir mi?
İnsan sahip olduğu manaları yani kaderini değiştiremez. Fakat sonuçlarını hayır veya şer olarak değiştirebilir. Mesela; insan kendi Rabbi(esma terkibi) vasıtası ile ateşi hayrına(ısınmak, aydınlanmak, vb.) kullandığı gibi, şerrine(kendini yakmak) içinde kullanabilir. Yani, İnsan Rab lığının sınırları içerisinde, sahip(melik) olduğu terkibini oluşturan esmalara hükmederek, kendi dünyasındaki görüntüyü hayrına veya şerrine şekillendirir.
Ölümsüzlük nedir?
Üst beyinin(aklın) görevi, beden, bilinç(ruh) ayrışması yani ölüm anı itibari ile tamamen sona erer ve dünya yaşamı boyunca oluşmuş bulunan enerjiler bilince(ruha) yüklenmiş olarak evrenle bütünleşir ve bundan sonra insan bilincinin bulunduğu her boyutta madde algılamasını bu yeni format üzerinden sonsuza kadar oluşturur. Bu da ölümsüzlük demektir.
Zararlı yiyecek ve içeceklerin beyne etkisi nedir?
Beyin nöron hücrelerinin birbirleri ile iletişimini sağlayıp internet ağı gibi bir network oluşmasını sağlayan sinapslardır. Bunların en büyük düşmanı da alkol, sigara ve uyuşturucu türü maddeler, zararlı besinler ve dengesiz beslenmedir. Bu maddeler sinapsları tıkayarak hücreler arası iletişimi keserler. Beyinde oluşmuş lokal hücre guruplarının bu tıkanmalardan ötürü birbirlerine bağlanıp, iletişime girememesi nedeni ile algı alanı dolayısı ile resim küçülür. Bu da kişinin yaşam içerisinde büyük resmi, ileriyi göremeyip yanlış değerlendirmeler yapmasına neden olur.
Peygamber ve veliler nasıl bir özellikle yaratılmışlardır?
Genetik ve astrolojik faktörlerin uygun olduğu kimselerde anne karnında, cenin sürecinde beyindeki epifiz bölgesindeki nöronlar tetiklenerek veri yüklü çok yüksek frekanslı dalgaların çözümü meydana gelir. Bu özelliğe sahip olan(nebiler, rasuller, veliler, vb.) bu sayede özlerinde mevcut olan "evrensel sisteme" ait çok yüksek veri yüklü frekans dalgalarını kapasiteleri oranında deşifre ederek, okurlar. Vahiy ve ilham yolu ile de özlerinden bulup, okudukları bu bilgileri de, toplumun algılayabilme durumuna göre mecaz, sembol ve misaller yolu ile insanlara aktarırlar. Böylelikle herkesin özünde var olmasına rağmen, müsait olmayan terkipsel yapıları nedeniyle sistemi okuyamamış olanlara sistemi anlamaları ve yaşamlarında değerlendirebilmeleri için Allah tarafından imkan verilmiş olur.
İnsan neye inanıyorsa onu mu yaşar?
Evet, insan farkında olarak veya olmayarak bilinçaltında neye inanıyorsa bilinçaltına ne telkin edilip, kodlanarak bir format oluşmuşsa o format üzerinden çıktıları alıp onu dünyası olarak yaşar. Çünkü bilinçaltı bilgisayarın hard diski gibidir. Ekran ise bu hard diskten gelip, ön bilinç(ram) tarafından o an için değerlendirilip, yansıyan gerçeklik algısını oluşturan kişinin dünyası, yaşamıdır. Mesela bilinçaltındaki veriler yaşamın zor geçeceğine inanıyorsa, ekrana yansıyan görüntü(yaşam) bu zorlukları, engelleri oluşturan değişik zaman ve mekânlar içinde geçen senaryolardan oluşacaktır. Dolayısı ile karşılaşılacak olaylar ve insanlar bilinçaltı programı gereği hayatı zorlaştıracaktır.
Toplu dua ve ibadet neden daha etkilidir?
Düşünce bir enerji, frekanstır. Uygulanan kuvvetin frekansı, uygulanan nesnenin frekansı ile aynı olursa, frekansın büyüklüğü artar “rezonans etki alanı” oluşur. Bu alanın oluşması için ise topluluğun içindeki her insanın, düşüncesinin aynı frekansta, ortak olması, bu suretle de bütünlük sağlanması gerekir ki, zayıf lazer dalgalarının birleşip, tek etkili bir ışın oluşturması misali, güçlü bir enerji alanı oluşup, etki yapsın..(toplu ibadet, yağmur duası, vb.)
Mucize nedir?
Mucize an da ki bir olayın, zamanda(hikmet, sebepler yurdunda) sebep olmaksızın açığa çıkarılıp, gösterilmesidir.
Dua neden her zaman karşılık bulmaz?
Allah’tan duamıza karşılık alabilmemiz için çokluk algısına sahip, benlik ile var olan hayvansı bilinç yapısından, özümüzde var olan insan olmanın ilk aşaması olan “Âdem” bilinci aşamasına yani nebi boyutuna geçmemiz gerekir. Dileğin, duanın cevap bulacağı adres özde var olan bu nebi boyutudur. "Ben(lik)" ortadan kalktığı zaman, ilahi hitap ile verilen selam ve dua buraya, yani özde var olan insandaki nebi boyutuna gider. Hedefine ulaşır. Kendi duası, kendisinde karşılık bulup, gerçekleşir. Varlıktaki benlik(çokluk algısı, şirk) ortadan kalkmadan da, O boyut fark edilip açığa çıkmaz. Dua ve dilekler, yanlış adreste, benlik, şirkte(çokluk algısında, ötede) takılır kalır.
Yeryüzünde neden kötülük vardır?
Allah yeryüzünde isimleri(esmalar) vasıtası ile açığa çıkıp, bilinir olur. Sıfat âlemi olan kâinatta bir şeyin bilinebilir olması, açığa çıkması için karşıt(zıt) sıfat ikiliğine ihtiyaç vardır. Bu yüzden Allah’ın tüm esmalarının eksiksiz açığa çıkabilmesi için bize kötü gelen isimlerinde var olması gerekir. Bunun içinde sıfatın, zıttı ile fark edilip(etki- tepki) oluşturarak açığa çıkması gerekir. Mesela, Bir kimseye kötülük yaparsan, otomatikman intikam alıcı isim müntakim(intikam alan) karşına gelir. Yani kötülük yaptığın zaman, müntakim isminin açığa çıkışını bekle.. Onun için kötülük yapan bir şekilde cezasını bulur. Bu suretle de Allah’ın Adil ismi açığa çıkıp, bilinir olur.
Cin nedir?
Aynı varlığın genetik ve çevresel etkilenme ve şartlanmalar ile oluşmuş kendi bedensel, birimsel nefsinin bilinçaltı boyutundaki kontrolsüz(ifrit) halinden oluşan alt kişilikleridir.
Nefs ile ruh aynı şey midir?
Evet, nefs ile ruh(bilinci taşıyan holografik yapı) aynı cevherdir. Ruhta mevcut olan benlik(terbiye edilmemiş) mefhumun adı nefstir. Yani ruh terbiye edilmiş nefs, nefs ise terbiye edilmemiş ruhtur.
Kur’an’da ikra(oku) denilerek okunması istenen nedir?
Burada okunması istenen yazılı bir metin değil, insanın beyninde kayıtlı olarak bulunan frekans yapıdaki bütüne ait holografik(zerrede, bütünü kodlamış olan)evrensel bilgi, data(dijital yazılım)dır.
Din adamlarının anlatımları insanları neden tatmin etmiyor?
Günümüz din adamlarının en büyük eksikliği bilimin gerisinde kalıp evrendeki holografik yapıyı, beynin çalışma sistemini, atom altı kuantum fiziğini bilmemeleri, veri tabanlarını bu doğrultuda güncelle yememeleridir. Bunlardan uzak oldukları içinde Kur’an ayetlerini ve hadisleri binlerce sene öncenin bakış açısı ile bilgileri anlamakta ve anlatmaya çalışmaktadırlar. Bu da güncel bilgilere sahip insanları, gençleri kaybetmelerine onların ateist, deist, vb. olmalarına sebep olmaktadır.
İnsan iyi olmayan taraflarını nasıl bilip, düzeltebilir?
Gördüklerimiz bize, bizi gösteren bir ayna, İnsan içte olan(isteklerinin, niyetlerinin) dışa yansıması neticesinde oluşan aynadaki hayali görüntü ile dünya(sın)da var olmaktadır. Bu yüzden insan kime bakarsa baksın, gördüğü kendisidir. Karşısında gördüğü aksi, huysuz, çarpık, çurpuksa, o aksilik, huysuzluk, çarpıklık, çurpukluk aynaya yansıyan kendi görüntüsüdür. Kendisini düzeltenin görüntüsü de düzelir ve böylece aynadaki(dünyasındaki) aksilikler, çarpıklıklar kaybolur.
İnsan yaşam içerisinde yaptığının karşılığını mı alır?
Evet, insan sistem içerisinde yaptığının karşılığını otomatik olarak alır. Allah kimseye kızıp eziyet etmez, yakmaz, cehennemine atmaz. Allah’ın gazabı denen şey, Allah’ın sistemine(sünetullaha) ters bir yaşantı içinde olanların otomatik olarak karşılaşacakları, yani yaptıklarının karşılığı olarak sistemden alacakları karşılığı ifade eder. Çünkü Allah’ın sisteminde, her şeyin bir karşılığı vardır. Sistemin kurallarına uyarsa “nur” olur, dünyası aydınlanır. Uymazsa “nar” olur, yanar, dünyasını cehennem eder.
Allah’tan perdelenmek nedir?
Sistemde hiçbir varlığa, mutlak surette müstakil bir var oluş içerisinde sınırsız güç ve hâkimiyet verilmemiştir. Her varlığın gücü, kendi esma terkibi yani Rab liği ile sınırlıdır. Buradaki sınırlı varlığının oluşturduğu gücü(rab’liğini) bedenine(benliğine) veren firavun olur. Ben oldum, ben rabb’im, ben biliyorum. Benim artık namaz kılmaya, oruç tutmaya, vb. ibadetleri yapmaya ihtiyacım yok demeye başlar. Sonuç da sistemin gereklerini yerine getirmemenin karşılığı olarak ulûhiyet kemâlâtının özelliklerinin kendisinde açığa çıkmasını engeller ve Allah’ın rahmetinden "Allah"tan ayrı düşerek Allah’tan perdelenmiş olur.
Tövbe nedir?
Tövbe, Allah'a geri dönmek, yeniden başlamak demektir. Çünkü günah denilen negatifin silinmesi tövbe ile mümkün olur!. Özellikle Nasuh tövbesi(gerçekten samimiyetle Allah’a teslimiyet ile yapılan tövbe) sırasında beyinde oluşan yüksek frekans, derecesi oranında, negatif frekans dalgalarının silinmesine neden olur.
İnsan geleceğini kendisi mi oluşturur?
Zihinde an içinde yapılan herhangi bir bilgilendirme(niyet, düşünce, vb.) holografik yapı(her zerrede, bütünün kodlu oluşu) nedeni ile diğer dilimlerinde(geçmiş-gelecek) otomatikman birbirlerine bağlanmasını sağlar. Bu da parçalanmamış geçmiş ve geleceğin(bütünselliğin) aynı an da var olduğu zamansızlık içerisinde, bir sonraki an da yaşanacakların “yazılması” demektir. Yani, zamansızlık içerisinde bütünün yüklendiği bilgi(niyet, düşünce) bir sonraki an da gelecek de açığa çıkacak fiili oluşturur. Bu suretle insan yaptığı algılama(niyet, düşünceler) ile bir sonraki an da ki yaşayacaklarını fark etmeden otomatikman kendisi oluşturmuş, özde "yazmış" olur.
Geçmiş değiştirilebilir mi?
Geçmişte yaşanan bir olay, geleceğe etki edebiliyorsa, gelecekte yaşanacak bir olayda geçmişe etki edebilir. Çünkü holografik yapı(her zerrede, bütünün kodlu oluşu) gereği sistem de an içerisin de saklı düzen halinde geçmiş ve gelecek birlikte hareket etmektedirler. Geçmiş, gelecek her an gelen bilgi(niyet, dilek, vb.) doğrultusunda birbirlerini bilgilendirmek sureti ile etkileyerek aynı doğrultuda ortak bütünsel bir davranış oluşturduklarından an da ki atom altı kuantum etkileşmeleri sonucu geçmiş de ki bilgide otomatikman bu bütünsellik doğrultusunda değişir.
Allah dostları da bunalım yaşarlar mı?
Hz. Muhammed(sav) "Vallahi, ben Allah'a günde yetmiş defadan çok istiğfar, tövbe ediyorum" buyurmuştur. Herkes Allah dostu da olsa esma yapısının, fıtratını oluşturduğu etki altındadır, kuldur. Dolayısı ile gündelik alt bilinç hallerinin getirisini yaşamında çıktı olarak alır. Getirilerini de bir kul olarak yanarak(sıkıntı, bunalım, vb.) yaşar. Önemli olan içinde bulunduğu, alt bilinç hallerinden en kısa sürede durumun farkına vararak, yüksek bilinç hallerine yükselebilmektir. Farkındalığa ulaşıp, uyananın, yanması biter. Bu farkındalığa ulaşıp, hakikate uyanma süresi de kulun Allah'a yakınlığı oranında hızlı gelişir.
Korktuğu şey insanın başına neden gelir?
Dünyada da, ahirette de korku ve hüznün kaynağı, kimileri için malını, parasını kaybetmek, kimileri için canını, sağlığını kaybetmek, kimileri için yakınlarını, sevdiklerini kaybetmek kimileri için de makamını, şanını, şöhretini kaybetmektir. İnsan dünya(sın)da korkularını, kaygılarını aşamamışsa virüs(vehim ve vesvese)lerden beynindeki veri tabanını temizli yememişse ölüm olayı ile birlikte sonsuza kadar kullanacağı bedenine(ruhuna) bu korkularını(formatı) transfer eder. Bu format insanın cehennemidir. Aynı senaryoyu tekrar, tekrar yaşatır. Allah kimsenin böyle bir program ile sonsuza kadar kalmasını istemez. Bir an evvel korkusu ile yüzleşip ondan arınmasını ister. Bunun içinde insan neden korkuyorsa, tasa duyuyorsa onu kendine çekmeye başlar. Ve bu mana yeterince kuvvetlenince, güçlenince "Allah sistemi" de bunu istek alır ve kişiyi onunla yüzleştirir. Kişiye sahiplendiğini(malını, sevdiğini, sağlığını, vb.) kaybettirir ki!. Kaybetmeyi tatsın da, bir hiç olduğunu fark edip, korkusundan arınsın, yanmasını bir an önce bitir sindir amaç...
Kişisel gelişim çalışmalarının zararı var mıdır?
Uzak doğu kökenli olan kişisel gelişim adı altındaki ekoller bireysel egoyu, benliği, nefsi besleyen şeylerdir. Bunlar, Islam tasavvuf öğretisinin, en alt tabakasını(nefsi emmare) oluşturur. Tam olmadığı, ana hedefe götürmediği için iki ucu keskin bıçak gibidir. Sistemin tamamına vakıf olmadığı için, benliğe dönük gelişim sağlar. Başlangıçta olumlu neticeler aldığını zanneden insan gerekli bilgi birikimine sahip olmadığı için kontrolü kaybederek, nefsani(cinni) yapıların kontrolü altına girer. Oysa, nefsin köreltilip, ruhun beslenip, yükseltilmesi, teklik bilincinin fark edilerek, yaşama geçirilmesi gerekir.
Düşünce nasıl maddeye dönüşür?
Düşüncenin kendisi Işıktan milyonlarca kere hızlı soyut bir enerji kalıptır. Bu hızda termodinamik yasalar tersine işlediğinden, düşünceye yoğunlaşıp, yüksek miktarda soyut enerji verildiğinde(aktif imgeleme) ile enerji halindeki düşünce ışık hızının altına çekilmiş olur(kuantum dalga fonksiyonu çöküşü gereği) Bunun neticesinde düşünce, madde – zaman âleminde kişinin somut gerçeği(madde) olarak algılanır.
Cinsel dürtü oluşturucu davranışlar neden günahtır?
İnsan, kendisini bütünden ayrı bir beden varlık kabul ederek bu bedene dönük bir bilinç ile yaşadığı sürece fark etse de, fark etmese de kabullendiği birimsel benlik hali kişiye bilinçaltında cehennemini=tek den(Allah’tan) ayrılığı yaşatır. Şeytanın en büyük silahı da kişinin kendisini beden olarak kabul etmenin belirleyicisi olan cinselliktir. Bu yüzden kutsal kitaplarda kişide cinsel dürtüler oluşturabilecek davranışların günah(negatif) olduğu belirtilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder