Allah'tan gelen - Nefsin dereceleri - Makamlar

Kur'anı okuyan insanlar aynı, tek tip bir bilinç hali bütün Kur'anı okuyup, verilen mesajları anlayabileceklerini zannediyorlar.
Oysa, insan hangi seviyede bir veri tabanına sahipse, ancak o veri tabanının kapasitesi kadarını anlayabilir. Mesela; Nefs-i Emmare seviyesinde bilince sahip bir insanın, Kur'andaki üst bilinç halleri için verilmiş mesajları anlaması mümkün değildir.
"Ey Nefs-i Mutmainne"(ey hakikatten emin, tatmin olmuş nefs"(Fecr suresi/27) diye hitap edilen bu ayette mutmain bilinç seviyesi altındaki bilinç halleri(emmare, levvame, mülhime) muhatap alınmamış, bu ayetin muhatabı mutmainne nefs bilincine sahip insandır.
Tasavvufta yedi rakamı nefs mertebelerini temsil eder. Ruh, bedene girince yedi perde ile özünden perdelenmiştir. Perde sayısı azaldığı oranda nefis saflaşır.
Nefis terbiyesi, bir merdivenin basamakları gibidir. Birinci hayvani nefisten, yedinci kamil nefse doğru gelinip her perde kalktıkça insanı daraltıp, bunaltan dünyevi yoğunluk azalır, kademe kademe artan ruhaniyet ile birlikte ruha manevi alemden nurani ışıklar sızar.
Varlığımızda tüm olup bitenler ve olacaklar ise ruhun en temiz, kamil hali olan yedinci “safiye nefs” noktasından başlayıp, başa, dünyevi bilince doğru yol alır ve kişinin bilincinin farkındalığının olduğu boyutta algılanıp, bilinerek kişinin dünyasında fiil olarak açığa çıkar.
Bizde, açığa çıkan bu oluşumu bulunduğumuz nefs boyutu üzerinden değerlendirip, Allah'tan geldi deriz.
Perde sayısı azaldığı oranda nefis saflaşır. Nefis terbiyesi, bir merdivenin basamakları gibidir. Her Nefsin, kendine göre seyri, hali, ismi, müşahedeleriyle vasıf ve özellikleri vardır.
Kişinin kendinden arınması çalışmalarındaki nefis mertebeleri ve özellikleri şunlardır.
1-Emmare (Nefse dönük hayvani, emredici, Allah`ın emirlerine uymayan, yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan, hayvani nefs)
2-Levvame (İşlediği günahlardan dolayı üzülen, doğruyu bildiği halde yapamadığı için zaman, zaman kendisini kınayıp, eleştiren ve üzülen bilinç halinin olduğu nefis)
3-Mülhime (Bir şeyin hayır mı, şer mi olduğu hakkında zaman zaman ilham alan aldığı ilim ve ilhamlar sonucu hakikatini fark edip, kendini Hakk olarak hissetme halinin yaşanmaya başlandığı bilinç halidir. Yalnız burası ayakların kaydığı çok dikkat edinilmesi gereken bir yerdir. Çünkü namaza, oruca, ibadete ihtiyacı olmayacağı gibi düşünceler, hileler hep bu nefs durumundaki kişilerin içine düştüğü girdaplardan oluşan tuzaklardır. Kişi bu tuzak düşüncelere kapıldığı anda da güçlü bir rehberi yoksa otomatikman girdap onu dibe çeker ve emmareye düşer)
4-Mutmainne (Tatmin olmuş, şüphesi kalmamış, Her türlü korku ve kaygıdan etkilenmeyecek şekilde Allah’tan kesin emin olan nefs, velilik mertebesinin başlangıcı, ilmel yakin hali)
5-Raziye (Allah’tan razı olmuş nefis, Ayn-el yakin hali)
6-Marziye nefs (Allah’ın kendisinden razı olduğu nefis)
7-Safiye (Kemale ermiş, kusursuz, tamam olmuş, manevi olgunluğa ermiş, her hali ibadet olan, peygamber nefs hali, Allah’ın ilminden ve kudretinden ihsan etmesi ile gizli sırları öğrenme mutluluğuna bu makamda erişen kul, makamların en yücesine yükselmiş olur.)
Mutmainne dördüncü mertebe olmasına rağmen aslında imanın kalbe yerleşip tam tatmin, emin olunan bilinç haline ulaşılması nedeni ile zirvede olan mertebedir.
Diğer üç mertebe olan, raziye, marziye, safiyye, mutmainne'nin sıfatlarıdır. Emmare, levvame, mülhime merdivenin aşağıdan, yukarıya zirveye Hakk'a, cem makamına, tevhide, bir olmaya götüren üç çıkış basamağıdır.
Raziye, marziye, safiyye ise zirveden(Hak'dan), aşağıya(halka) üç iniş basamağıdır. Miraç yolculuğu ile ulaşılan zirve noktasına(cem makamı) ulaşan mutmain(emin) olarak, aşağıya(halka) inip, bu bilinçle Hakk'ı, halk'da yaşamaya başlar(Hazret-ül cem makamı). Burası beka makamıdır. İnsanı kamilin yaşamıdır.
Bu iki makamı birleme(tevhid) hali ise ikiliğin, şirkin olmadığı, gören ile görülenin bir olduğu "cem ül cem" makamıdır. Hz. Muhammed(sav) makamıdır.
Cem makamında, Hak zahir, halk batındır. Burası her şeyin Allah'da toplandığı, Allah'la yaşama yeridir. Buraya ulaşana kadar her şey terk edilir. Burada sadece Hakk'la oluş bahis konusudur. Halk olmadığı için şeriat yoktur. Bu bilinç mevkisinde bulunanlar, karşılarındakilerin içini bildiklerinden dünyada konuşacak, kendilerine yakın kimse bulamazlar. Adeta yiyip, içen, yürüyen bir ölü gibidirler. Bu yüzden celallidirler. Bunun için burası zor ve tehlikeli bir yerdir. Fazla kalınmayıp, aşağıya(hazret-ül cem) inip, kendini, kendinde bulmak gerekir. Burada kalınmamasının, aşağıya inilmesinin bir nedeni de aslında kendini saklamaktır. Aksi halde ya meczup(deli) diye nitelendirilecek ya da "Ene'l-Hak(ben hakk'ım)" diyen Hallacı Mansur'un akibetine uğrayacaktır. 
Hazret-ül cem makamında ise halk zahir, Hak batındır. Halkda(çokluk aleminde) yaşandığı için burası aynı zamanda şeriat yeridir. Burası Hz.İsa'nın ikinci doğuş olarak ifade ettiği "nefs" mertebesine geri dönüştür. Burada kişi diğer insanlar gibi görünmek zorunda olduğundan aslen cennette(huzurda) olmasına rağmen, onlarla cehennemde yaşıyormuş gibi(sıkılıp, üzülüyor, vb.) görünmek zorundadır. Onun için "Allah'ın evliyası O'nun örtüsü altındadır. Dışarıdan bakan onları göremez" denmiştir.
Cem-ül cem makamı ise dışı Muhammediyet, içi Ahad'diyettir. Burada olan cem'de kendinden tecelli eden ruh ile hazretül cem'de yansıyan kainatı kendinde toplar. Tüm görünenleri, yani kainatı kendinde toplayan zat'a ayna olur. O zamanda Resullulah gibi her baktığı yerde kendini görür. Çünkü kendinden başkası yoktur. Dolayısı ile burada ikilik(şirk) söz konusu değildir. Hz Muhammed(sav)in söylediği "Beni gören, O'nu gördü" ve "Dur! Rabbin namazdadır" ifadelerinin sırrı burada anlaşılır.

Yorumlar