Bilinç sıçramaları - Holografik yapı

Tüm evrenin holografik düzenlenmiş bir yapı olduğuna ve insan beyninin holografik esaslara göre çalıştığına dair bilimsel tespitler evrenin yaratılış sırlarının anlaşılmasında, düşünen insanı yepyeni anlayışların eşiğine getirmiştir.

Holografik sistem gereği, varlığın her zerresinde, Bütünün tüm özellikleri (olmuş-olacak) her şey bilgi, data (dijital yazılım) olarak kayıtlıdır. Yani her birimiz boyut, boyut bütünü içimizde taşırız. Vücudumuzdaki her hücre tüm kozmosu içerir. Her bir zerre içinde “tüm evren” saklıdır. Hz Muhammed(sav) bu hakikati “Zerre, küllün aynasıdır” hadisi ile ifade etmiştir.

Evrene ait, olmuş-olacak tüm oluşumlar, bilgi okyanusu olarak, frekans dalgaları halinde, hazır bir şekilde her an açığa çıkarılmayı beklemektedir. 

Fakat sınırlı algılama kapasitesine sahip varlıklar, bu bütüne ait tüm bilginin ancak kendi beyin kapasitelerinin elverdiği oranını özlerinden okuyup, algılayarak dünyalarını oluştururlar.

Bizler holografik evrenin, sadece içinde bulunduğumuz kesitine, boyutuna ait bölümündeki datayı içinde bulunduğumuz dünya(mız) olarak algılamaktayız. Eğer holografik evreni bir başka kesitinden algılıyor olsa idik, varlığımız o zaman boyutuna göre bir değer ifade edecekti.

İnsanın görüyorum dediği, algıladığı her şey, aslında beyninin içinde oluşan çok boyutlu holografik dünya(sı)dır. Beyne gelen tüm frekans dalgaları burada deşifre edilerek beyin içindeki holografik çok boyutlu görüntü halinde insanın dünyasını oluşturmaktadır.

Yani insan dış dünyada değil, beyninin içinde oluşan hayal dünya(sın)da yaşamaktadır. Bu sebepledir ki, bu hakikate işaret etmek isteyen, Ehlullâh "Alemler tümüyle hayalden başka bir şey değildir." demişlerdir.

Holografik evrende zaman ve mekân kavramı olmadığı için burada her şey “an” içinde saklıdır. Bundan bin sene önce yaşamış ve sistemi okumuş olan bir zat ile şimdi yaşayan bir bilinç evrensel(ümmül) kitabı gerçekte her birimde bütüne ait tüm bilginin saklı olmasından dolayı aynı an'da okumaktadır.
                                                                            
Onun için Kur'an'ın ilk ayeti ve hükmü "oku(ikra)" dır. Burada okunması istenen yazılı bir metin değil, insanın beynin de holografik (grafiksel) olarak kayıtlı bütüne ait tüm bilgidir.

Hz. Muhammed(sav)in, Miraç’ta çıktığı her katta kendisinden önce gelen peygamberlerle görüşmesi hadisesi de kendisini o boyutlar da bularak İbrahim, Musa, İsa bilinçlerinden “evrensel sistemi” okuması olayıdır.

Bir cd plakası "holografik yapıyı" anlayabilmek iyi bir örnektir. cd plakası üzerinde frekans dalga olarak kaydedilmiş, binlerce resim ve bilgi bulunmaktadır. Bir frekans dalga dönüştürücü (dvd player) vasıtasıyla kaydedilmiş frekans şifrelerini, dvd playerin kapasitesi oranında algı boyutumuza çevirmesi ile görür, duyar ve seyrederiz. Aslında cd plaka üzerinde ne resim, ne ses, ne de renk vardır.

Beyin de beş duyu vasıtası ile her şeyi biyoelektrik frekans dalgaları olarak algılamaktadır. Rengin kırmızılığı, metalin sertliği, gülün kokusu beyin açısından sadece frekans dalgalarından ibarettir. Yani gerçek sadece beynimiz tarafından yorumlanan elektrik sinyalleridir.

Bütüne ait tüm bilgi “holografik evren plakası”(Levh-i mahvuz) üzerinde frekans dalgaları olarak kayıtlıdır. Ve holografik plaka da zaman ve mekân boyutu yoktur. Milyarlarca bilgi, küçücük bir yerde, her zerrede depo edilmiştir.

İşte bu bilgiyi deşifre edebilecek beyin kapasitesine sahip olan ruhsal liderler (peygamberler, veliler, vb.) bulundukları çağda, vahiy ve ilham yoluyla okuyabildikleri “evrensel gerçekleri” insanların anlayabilmeleri için yazılı ve sözlü (ayet ve hadislerle) misal, hikâye, mecaz ve sembollerle anlatmaya çalışmışlar, kendilerinde bulduklarını, kendimizde bulmaya bizi davet etmişlerdir.

Zikir, namaz, meditasyon ve çeşitli yöntemleri ile bilinçli olarak trans haline geçmek suretiyle veya bilinçsiz olarak uyku, ölüm, koma gibi durumlarda zihne beş duyu vasıtasıyla gelen verilerin kesilmesi sonucu insan ''mekansızlık ve zamansızlığın'' hakim olduğu bu holografik evrende kendisini bulur. Her şeyin kayıtlı olduğu sistemi farkında olarak veya olmayarak kapasitesi oranında okur.

Olumsuz bir olay gerçekleşmeden önce hissedilen iç sıkılmaları, medyum, kâhin diye isimlendirilen kimselerin bazı olayları önceden algılamaları, altıncı his dediğimiz olaylar kişinin farkında olmadan, bilincinin bu zaman ve mekansızlığın hüküm sürdüğü boyuta girmesi ile alt bilincinin frekansları deşifre etmesinin, üst bilinçteki yansımalarıdır.

İnsanlık “evrensel sistemi” okumak suretiyle özündeki değerlere ulaşabilirse bu "holografik bilgi evrenindeki'' değişik zaman ve mekan boyutlarına “bilinç sıçramaları”yaparak zaman seyahatlerini de gerçekleştirebilecektir.

Yorumlar