Niyet tohumları - On sekiz bin alem
Yaratma denilen şey, bütünde zaman ve mekana bağlı olmaksızın eş zamanlı olarak var olan sınırsız bilgi (data)nın, sınırlı veri tabanına sahip terkipsel yapı (varlık) tarafından zaman ve mekan içerisinde fiil (efal) olarak algılanması olayıdır.
Aslında algılayan "gerçeği" yaratmaz. Sadece an içerisinde data olarak var olan olasılıklardan birine beyin veri tabanı ile bir şekil verir. Gelen dalga yapıdaki bilgi, yine aslı dalga yapı olan parçacığı (terkipsel yapının veri tabanını) irrite ederek, bilgilendirip, yorumlayarak beyin içinde oluşan çok boyutlu holografik görüntü (data)yı oluşturur. Beyin tarafından dışa projekte edilen bu data’nın algılanması ile de kişide madde olarak algıladığı dünyası, yaşamı oluşur.
Evrendeki her şey bilgi ve bilginin çeşitli şekillere bürünmesidir. Bilginin madde şekli olduğu gibi enerji şeklide mevcuttur. Bilginin enerji hali “data” (dijital yazılım) dır.
Yaşamımız olarak kabullendiğimiz her şey de aslında, bilincin sahip olduğu veri tabanı oranında algıladığı bilgi (niyet, dilek ve düşünceler) doğrultusunda kabullenerek oluşturduğu varsayımdan ibaret sanal bir yapıdır. Şu anda düşünmekte olduklarınız, niyetleriniz gelecekte yaşantınızı oluşturacaktır. Üzerinde en çok düşünüp, odaklandığınız şey bir süre sonra dünyanız olarak karşınıza gelecek, yaşamınız olacaktır.
Kuran bu gerçeği (Bakara suresi/284) de, "Allâh her şeye Kaadir'dir. Bilinçlerinizde (niyetinizde, düşüncenizde) ne varsa, açıklasanız da gizleseniz de Allâh onun sonuçlarını size yaşatır.” Şeklinde ifade ederken, Hz. Muhammed(sav) de, "Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey verilir.” Hadisi ile konuya dikkat çekmiştir.
Bu yüzden sorgulamadan, araştırmadan körü, körüne inanılan sentetik düşünce kalıpları (dedikodular, yalanlar, vb.) kişinin dünyasında bir süre sonra hoşnut olmadığı yaşamı olarak yerini alır.
Holografik sistem gereği, varlığın özünde, bütünde bir fiilin oluşabilecek tüm ihtimalleri (olmuş-olacak) her şey data olarak kayıtlıdır. Burada herhangi bir fiziksel oluşum, olması gereken durumların bir tanesinde değil birçok durumun hepsinde eş zamanlı olarak bulunabilmektedir. Yani her birimiz boyut, boyut bütünü tüm seçenekleri ile içimizde taşırız. Geçmişte bu sırra varan Allah dostları buna “On sekiz bin Alem”* derken, günümüz modern bilimi bu tespiti “paralel evrenler” olarak isimlendirmektedir.
Eş zamanlı olarak, mevcut olan bu evrenler arasında yapılacak boyutsal kuantum sıçramaları (niyet, dilek, vb.) ile oluşacak "yeni oluşumlar" kişinin dünya(sın)da “yaşam” olarak yerini alır. Yani sınırlı kapasiteye sahip varlıklar, bütündeki bilgiden, kendi kapasitesi(aklı) oranında değerlendirdikleri bilgi(data)yı yaşadıkları zaman olarak algılarlar.
Evrendeki her şey bilgi ve bilginin çeşitli şekillere bürünmesidir. Bilginin madde şekli olduğu gibi enerji şeklide mevcuttur. Bilginin enerji hali “data” (dijital yazılım) dır.
Yaşamımız olarak kabullendiğimiz her şey de aslında, bilincin sahip olduğu veri tabanı oranında algıladığı bilgi (niyet, dilek ve düşünceler) doğrultusunda kabullenerek oluşturduğu varsayımdan ibaret sanal bir yapıdır. Şu anda düşünmekte olduklarınız, niyetleriniz gelecekte yaşantınızı oluşturacaktır. Üzerinde en çok düşünüp, odaklandığınız şey bir süre sonra dünyanız olarak karşınıza gelecek, yaşamınız olacaktır.
Çünkü düşünce ile tahayyül dünyamıza davet ettiğimiz şeyler bir süre sonra bizi etkisi altına alır. Düşündüğümüz, inandığımız, o obje ile bütünleşmeye başlar. Onun halini giyiniriz.
Mevlana’nın dediği gibi: "Sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsün Gülistan olursun. Diken düşünürsün Dikenlik olursun.”
Kuran bu gerçeği (Bakara suresi/284) de, "Allâh her şeye Kaadir'dir. Bilinçlerinizde (niyetinizde, düşüncenizde) ne varsa, açıklasanız da gizleseniz de Allâh onun sonuçlarını size yaşatır.” Şeklinde ifade ederken, Hz. Muhammed(sav) de, "Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey verilir.” Hadisi ile konuya dikkat çekmiştir.
Bu yüzden sorgulamadan, araştırmadan körü, körüne inanılan sentetik düşünce kalıpları (dedikodular, yalanlar, vb.) kişinin dünyasında bir süre sonra hoşnut olmadığı yaşamı olarak yerini alır.
Çünkü, atom altı boyutundaki enerji parçacıkları olan "kuantlar/melikler"kişinin bilincinde oluşturduğu inançlarını, istek ve arzularını “olumlu-olumsuz, iyi-kötü” gibi hiç bir ayırıma tabi tutmaksızın, hepsini bilincin "istek ve arzuları" olarak kabul edip, benzer dalgaları çekip kişinin dünya(sın)da fiilleri oluşturmak suretiyle tam "itaatlerini - kulluklarını" yerine getirirler. Bu da kişinin yaşamını oluşturur. - “İyyaKE na’budu VE iyyaKE nesta’iyn (Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz.) -Fatiha suresi/5-
Hayatından şikayet edip, hayatındaki her hangi bir şeyi değiştirmek isteyen dışarıda değiştirilmesi gereken hiçbir şeyin olmadığının farkına varıp, değişmesi gerekenin kendi algılama, değerlendirme sistemi olduğunu kavradığında, bundan sonraki yaşamına yön verebilir.
Bunun içinde kendi algı değerlendirme sistemini (veri tabanını) yenilemesi gerekir. Birimsel varlık algılatması oluşturarak özünden, bütünden kendisini her an perdelemekte olan nefsi (terkibi) ile yapacağı mücadelede, terkibini kırabildiği oranda perdesini (nefsini) kaldıracak ve hakikati görüp, yapacağı çalışmalar ile dünyasını daha iyi algılayabilecektir.
Bu yüzden insanın kendisine daha iyi bir gelecek, daha iyi bir yaşam dolu dünya oluşturabilmesi için bilgi ışığında tefekkür ederek, analitik düşünce yapısını geliştirmesi tahmin edemeyeceği kadar çok önemlidir.
*On sekiz bin rakkamı, " Hayy " isminin ebced değerinin on sekiz, dolayısı ile kesretinin de on sekiz bin olacağı düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
Bu yüzden insanın kendisine daha iyi bir gelecek, daha iyi bir yaşam dolu dünya oluşturabilmesi için bilgi ışığında tefekkür ederek, analitik düşünce yapısını geliştirmesi tahmin edemeyeceği kadar çok önemlidir.
Yorumlar
Yorum Gönder