Toplumsal hipnoz - Algı operasyonu
Bilinç altında frekans olarak bulunan manaların şartlanma ve inançlarla oluşmuş veri tabanı doğrultusunda beyin tarafından deşifre edilip açığa çıkmasıyla algıladığımız,kişinin var olarak kabullendiği fiziksel gerçeklik algısı meydana gelir.
Bu algı, beyin de bulunan “ayna nöron” adı verilen hücreler vasıtası ile karşımızdaki kişi veya kişilerin beynindeki frekans dalgaları ile farkında olmadan İnternet bağlantısı gibi iletişime girerek bu dalgaları kendi frekanslarına kopyalayıp, kendi duygu ve düşüncelerinin diğer kişilerde de açığa çıkmasına sebebiyet verirler. (moda olan bir şeyin bir anda tüm toplum tarafından kabul görmesi veya toplumsal duyulan kaygılar, mutluluklar, vb.)
Bu olay çok güçlü bir şekilde açığa çıktığında, çevresinde manyetik bir çekim alanı oluşturarak, diğer beyinleri sahip oldukları veri tabanları istikametinde etkileyerek aynı ya da benzer türden oluşumların onlar tarafından da algılanmasına sebebiyet verir.
Bu durum özden, dışa doğru bir imgenin, bilginin, dünyamızda enerji olarak açığa çıkıp beyinler arası iletişim sağlayarak o beyinlerin ilgili hücrelerini bu doğrultuda irrite etmesi ile bilginin o birimlere ulaştırılması hadisesidir.
Güçlü bir beynin, algıladığı enerji frekans halindeki bir bilgiyi(datayı), beyinler arası iletişim sağlayarak, etkisi altına aldığı diğer beyinlere nakletmesi ve onlarında bunu kabullenmeleri neticesinde oluşan madde algısı ile aynı zamanda “hipnoz” olayı gerçekleşmiş olur.
İnsan çevresindekileri hipnoza sokabilecek bir beyin gücüne sahip olsaydı, hayatındaki bir çok şeyi kolaylaştırmış olurdu. Mesela, işinde patronununa kolaylıkla istediği zammı yaptırabilir, her türlü fikir ayrılığında kendisine hak verilmesi sağlayıp, müşterilerinin sattığı ürünü almasını sağlar ve en önemlisi istediği kimseyi kendisine kolaylıkla aşık edebilirdi. Kısaca istediği her şeyi kolaylıkla gerçekleştirebilirdi.
Güçlü bir beynin yaydığı dalgaların inanmış bir toplumdaki beyinleri etkilemesi ve onların direkt olarak sorgulamadan geleni kabullenmeleri ile tüm toplumda aynı fiziksel algının oluşması neticesi ile de “kitlesel hipnoz” olayı gerçekleşmiş olur.
Aslında mucize, keramet, vb. gibi tüm metafiziksel olayların kökeni de güçlü beyinlerin bu sistemi bilinçli veya bilinçsiz olarak kullanmasına dayanmaktadır.
Her şeyin bir hikmet(sebep) ile oluştuğu yeryüzünde, Allah’ın kudret sıfatının kendilerinde açığa çıktığı beyinler, gerektiğinde bu özelliklerini kullanarak toplumları etkilemişlerdir. Buna örnek olarak, Hz. Musa (as)nın asa’sının yılana dönüşmesi, Kızıl denizin yarılması, Hz İsa(as)ın ölüleri diriltmesi, Hz. Muhammed(sav)in Ay'ı ikiye bölmesi hadisesi, vb. gibi, birçok mucizeyi ve ayrıca bazı insanların farkında olmadan gerçekleştirdikleri, bir anda meydana gelen, metafiziksel olayları, insanların maruz kaldıkları cin etkilemelerini, ufo, uzaylı veya hayalet görme, vb. olayları örnek olarak verebiliriz.
Günümüzde toplumsal hipnozun tatbik edilip, kullanıldığı en önemli yer reklamlardır. Reklam ve rating yarışları ile zihinler, iletişim araçları kullanılarak farkında olmadan etki altına alınıp, yönlendirilerek, hakimiyet, iktidar, güç ve menfaat temini sağlanmaktadır.
Bu tarz yollarla insanlar, yıllar boyunca kendilerine empoze edilen telkinlerle (marka, imaj, moda, vb.) beyinleri kurgulanmış, böylece gerçeğe karşı uyutularak, zihinleri örtülüp “sarhoş” hale getirilmek sureti ile sömürülmüşlerdir.
Bu zihni örten, gerçeğe karşı insanı uyutup, sarhoş halini oluşturan uyuşturucular(telkinler) aslında, gerçeği saptıran aldatmacalardır. Bunlara aldanan, bunların müptelası (alkolik) olur ve bunlara bağımlı olarak yaşamını sürdürmek zorunda kalır.
Aslında, sürekli telkin altında sarhoş (uykuda) olan ve toplumu hipnoz eden kişilerin kendileri de maddi hırsları ile bu sistemin içerisinde, kör kütük sarhoş (uykuda) olduklarının başkaları tarafından uyutulduklarının farkında değillerdir.
“Yoksa sen onların duyduklarını veya akıl ettiklerini mi sanıyorsun? Onlar ancak hayvanlar gibidirler, hatta yol, yordam bakımından, hayvandan da sapkın ve şaşkındırlar.”(Furkan suresi/44) “Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.”(Enam suresi./116)
Kitlelerin tüketim tercihini etkilemek için algı oluşturmak sureti ile kitlesel hipnoz teknikleri pazarlamada kullanıldığı gibi siyasal tercihleri etkileyebilmek amacı ile “algı operasyonu” adı altında politika da da sıklıkla kullanılmaktadır.
Çok iyi bilmek gerekir ki, Bir yerde bir kitle varsa ve o kalabalıkla temas halinde olan bir lider (güden, çoban) söz konusudur. O lider (çoban) ile kitlesi (güdülen, sürü) arasındaki iletişim hipnotik bir iletişimdir. Bir lider kitleleri ne derece etkileyip, bir hedefe yönlendirebiliyorsa bu onun iletişimindeki telkin gücünün o derece yüksek olduğunu gösterir.
Rakip taraflar arasındaki sürekli tekrarlanarak yapılan karşılıklı sert açıklamalar, söz düelloları biz ve ötekiler anlayışıyla yapılan konuşmalar, çeşitli yayın kuruluşlarında ve sosyal medyada defalarca işlenip, gündeme getirilmesi ile toplum üzerinde ister istemez bir telkin ve hipnoz etkisi oluşturur.
İçeriği olumsuz olan telkinler, kitleler arasında ötekileştirmeye hatta aralarında düşmanlığa yol açabilecek tehlikeli boyutlara ulaşmasına neden olur.
Çünkü, öfke ile dolu ötekileştirme içerikli mesajlarla oluşturulan telkinler, aidiyet duygusu ile bir sürü psikolojisi içerisinde hareket eden, irade ve mantıktan yoksun toplumsal ortak zihnin, tehlikeli, kitlesel olayları başlatmasına sebep olur.
Bu durumdaki (toplumsal hipnozdaki) toplumların sorumsuzluğuna şaşırmamak gerekir, hipnoza giren bir kişi ya da toplumda istediğiniz operasyonu yapabilir, istediğiniz şeyi istediğiniz şekilde gösterip, algılatabilir, kendi toplumuna ve insanlığa karşı zarar verici olaylarda (canlı bomba, ihanet, casusluk, vb.) kullanabilirsiniz. “Onları doğru yola çağırsanız işitmezler, duymazlar. Onları sana bakıyormuş gibi görürsün ama gerçekte görmezler.“ (A’raf suresi/198)
Bu durum sorgulamadan inanmanın, insana iyiyi, kötü - beyazı, siyah gibi tamamen aslından farklı atlatılabileceğinin, insanın, bu gücü kullananların robotu, kölesi haline gelebileceğinin bir göstergesidir.
Toplumsal hipnozdan çıkmanın en kolay yolu onu fark etmektir. Ancak bunun için öncelikle din, bilim, felsefe ve sanatta toplumu oluşturan insanların, farkında lığa ulaşıp, ahlak ve bilinç seviyelerini yükseltmesi gerekir.
Peygamberler, veliler, arifler tarih boyu insanlık için birer uyarıcı ve uyandırıcı olmak için mücadele etmişler, din ve inancın toplumu ve bireyleri uyutmak için değil, uyandırmak için var olduğunu anlatmaya çalışmışlardır.
Özellikle Kur’an “toplu hipnoz” halindeki zihinleri örtülü, gerçeği göremeyen insanlara uyarıcı ve uyandırıcı özelliği ile hitap etmektedir.“Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açıp, gerçeği görmelerini sağlayan bir nur, iyiden iyiye inanmış bir topluluğa doğru yolu gösteren hidayet ve rahmetin ta kendisidir.” (Casiye suresi/20)
Telkin altında beyinlerin baskılanması, toplumun geleceği için çok tehlikeli bir durumdur. Bunun için özellikle gençlerin sorgulamayı öğrenmesi gerekir. Çünkü sorgulayarak inanmak, insanı hata yapmaktan korur.
Totaliter sistem "Sorma, düşünme, itaat et!" der. Ama gençlere düşünüp, sorgulayarak, analiz ettikten sonra kabul etmeleri gerektiğinin öğretilmesi gerekir. Çünkü gençlik propagandalar içerisinde kurgulanmış tuzak mesajların tehlikesini ne oranda öğrenirse tehlike o oranda ortadan kalkmış olur.
M.Ö.5. yüzyılda Atinada yaşamış olan ünlü filozof Sokrates, öğretmenlere der ki; "Öğrencilerinize bir şey öğretmeyin, onların düşünmelerini sağlayın. Çünkü onlar düşünmeye başlarsa zaten kendi çabalarıyla öğrenirler. Çaba sonucu öğrenilen bilgi, en kalıcı bilgi olur ve asla silinmez..!"
Tabii, bunu başarabilecek insanların analiz yapabilecek güçlü bir veri tabanına sahip olması gerekir. Bu da analiz yapıp, üretebilen, objektif, gerçekçi bir eğitim sistemini gerektirir.
Ne yazık ki!. Son yüz yılda, sorgulatmayan bir eğitim sistemi ile ezberci, klişelere hapsolmuş, verilen her şeyi doğru olarak peşinen kabullenen nesiller yetiştirildi. Biz kafadaki şapkanın değiştiğinde, içindekinin de değişeceğini zannettik ama yanıldık.,
Bu tarz klişe eğitim sistemlerinde toplum, ezberlerle hareket ettiği için bilgiyi kullanıp, üreten değil, kullanılan robot insan modelleri ortaya çıkardı ve toplum bunu bedelini sağ, sol, Sünni, Alevi, Kürt, Türk, vb. kamplaşmalarla çok ağır ödedi. Nesiller heba oldu, olmaya da devam ediyor.
Bilmediklerinin farkında olmadıkları için doğruların, kendisinin düşündüğü gibi olduğunu sanan, bu düşünceleri de etrafına kabul ettirmeye çalışan, okuduklarını yük edinmiş, uykudaki insanlar, kendilerini aydın sandılar, sadece kendi hukukları, kuralları ile olayları değerlendirip dayatarak kendilerine katılım sağlamaya çalıştılar. Kendi ideolojilerinin yobazlığını yaparak, toplumun geleceğini kararttıklarını fark edemediler.
Aydın olmayı hırsları ile bilgi ezberlemek sanan, analiz edip, üretemeyen, kendini aydın zanneden bu bilgi hamalları, şablonlarına uymayan, iyi olanı da yıkıp geçtiler.
İşte!. Cahillik budur. Cahilde eleştirel düşünce, yaratıcılık, farklı bakış açısı yoktur. Yani cahillik sadece bilgi eksikliği değildir. Cahillik, kalıplarının dışına çıkıp, sahip olduğun bilgiyi gerektiği gibi kullanamamak, kendini yenileyip, geliştirerek, üretememektir.
Oysa, gerçek aydın şahıslara (suretlere) takılı kalmadan, olayları bütünsellik üzerinden, tarafsız bir bakış açısı ile analiz edebilecek, analitik zeka ve bilgi birikimine sahip, oluşabilecek olayları önceden sezebilme yeteneği ile yaşadığı topluma ışık olup onların yolunu aydınlatan, bunu düşünceleri ve davranışları ile ortaya koyan, insanlık evriminin üst düzeyine ulaşmış insan modelidir.
Toplumsal hipnoz devam etse de, toplumların içlerinden bir kısmı, Allah’ın lütfü ile (Biiznillah) uyanmaktadır. Bu uyanmış, aydın insanın, içinde bulunduğu topluma lider olup, toplumsal bilinçaltına yönelik o güne kadar uygulanmış, kötü hipnozu bozarak, yerine huzur ve umut dolu iyi bir hipnozu tesis etmesi gerekir. Bu kirlenen toplumsal zihni temizlemek anlamında bir liderin ve bir aydının Allah nezdinde ki büyük sorumluluğudur.
“Ey iman edenler!. Eğer bir fâsık size herhangi bir haber getirdiğinde hemen araştırın inceleyin, gerçek delil arayın! Yoksa, işin doğrusunu bilmeden bir topluluğa sataşırsınız, bilgisizce(kesin, emin olmadan) suçlar, sonra da çok pişman olursunuz !” (Hucurat suresi/6)
“Ey iman edenler!. Eğer bir fâsık size herhangi bir haber getirdiğinde hemen araştırın inceleyin, gerçek delil arayın! Yoksa, işin doğrusunu bilmeden bir topluluğa sataşırsınız, bilgisizce(kesin, emin olmadan) suçlar, sonra da çok pişman olursunuz !” (Hucurat suresi/6)
Yorumlar
Yorum Gönder