Bilinmeyen Gayb - Dünya ve Ahiret alemi
Gözlem olmadığında(rüyasız, hayalsiz uykuda) kuantum atom altı “mekansızlık prensibi” gereği manaları oluşturan veriler, aynı anda evrenin her yerinde, bütünsel, potansiyel suretsiz frekans dalga olarak bulunur.
"BismillahirRahmanirRahim"(Allah manası özümde, özümde sınırsızlık manası var, sınırsız, bütünsel güç ve potansiyel üretim var)
Bu bütünsel frekans okyanusundan, gözlem (beş duyu) kapasitesine göre, algılayanda farklı boyut katmanları (dünya, ahiret, vb.) oluşur.
Bu durum, gökyüzündeki Ay’ın gözlendiği konuma göre farklı (hilal, yarım ay, dolunay) şekillerinde görülüp, algılanması gibidir.
Beş duyu ile algılanamayan gayb alemi varlığın beyin veri tabanının gelen verileri deşifre edebilecek kadar yeterli kapasitesi olmaması nedeni ile bütünden, maddeye dönüştürüp, algılayamadığı suretsiz, bütünsel, kuvve (soyut veri)dir.
Bütünün, beş duyu ile gözlemlenip, şahit(şehadet) olunarak algılanabilen kesitsel boyutu, varlık için yaratılmış somut, madde(dünya), beş duyu kapasitesi yeterli olmadığı için gözlemlenemeyen kesiti ise soyut, bilinmeyen, gayb, ahiret alemidir.
Gayb, o kimse için bütünün, göz önünde olmadığı için bilinmeyen, gizli kalan kısmıdır. Gayb, bu suretle Allah’ın insanlardan, perdelediğidir.
Yalnız bazı insanlarda gaybi unsurlar çeşitli vesilelerle hikmete(beş duyuya) bağlı olmaksızın Allah’ın Kudret vasfı ile direk olarak veya ilim ile algılanıp, ortaya çıkarak tecelli eder.
Keramet adı verilen yoldan evliyaullahın “keşif” ve “fetih” ile erdikleri ve gerekse de istidraç yollu gerçekten sapmış kişilerin, kehanetleri ile algılayamadıklarımız hep bunun sonucudur.
Ehlinin elinde ebced, cifir ve astroloji gaybın sırlarından haber veren ilim türlerindendir. İlham ve rüyalar da gayb alemine açılan pencerelerdir. Kur’an’da geçen, Hz. Hızır’ın sahip olduğu ledün ilmi de gaybi ilimdir. Nitekim Kur'an'da"...bu, gayb haberlerindendir, sana vahyediyoruz" denmektedir.
Allah, Kur'an vasıtası ile Hz. Peygamber'e gayb bilgilerini bildirmiş, açıklamıştır. “(Ey Muhammed!) İşte bu bilgiler, sana vahyetmekte olduğumuz gayba ait haberlerdir.” (Âl-i İmrân suresi/44, Hud/49) Bu özelliği nedeniyle Kur'an, Allah tarafından gayb olarak adlandırılır. Hakikat ilmine sahip olana, gayb aleminin kapıları açılır.
Aslında, dünya ve ahiret birbirinden farklı iki ayrı alem değildir. İnsan bütünün, gözlemlediği kısmında farkında olarak(madde dünyasında) varlığını sürdürürken, beş duyu ile gözlemleyemediği Gayb(ahiret) alemini, basireti(kalp gözü) ile farkında olmadan algılamaktadır.
Güzel bir olay gerçekleşmeden önce duyulan huzurlu haller, kötü bir olay öncesi hissedilen iç sıkılmaları, rüyalar, ilhamlar, kehanetler, vb. haller insanın gayb alemi ile iletişim halinde olunduğunun göstergeleridir.
Bazı zamanlar bilinçli ve farkında olarak, derin tefekkür, zikir, ibadet, vb. yollarla, bazen de, rüya, altıncı his, ölüm, vb. durumlarda insan farkında olmadan kendisini bu boyutta bulur. Medyum, kahin diye isimlendirilen kimselerinde bilgi almak için algı kapasitelerini zorladıkları boyut burasıdır.
Her varlığın bulunduğu boyuttan, bütündeki bilinçsel gözlemi, algılayana göre kendi madde dünyasını oluşturur. Madde alem, gözlemleyenin, bütünden, kendi veri kapasitesine göre çıktı oluşturarak, algıladığı görsel, izafi varsayım dünyasıdır.
Bu yüzden insan bulunduğu her boyutta (dünya yaşamı, rüya, ölüm ötesi) kendisini, varsayım madde beden zannı (ben) ile tanıyıp kabullenir ve bulunduğu boyutlardaki algılaması da otomatikman maddeye ve zamana dönük olur. Bu aynı zamanda, maddenin çekim alanı içerisinde olmak, oranın yasaları ile sınırlı olmak demektir.
Yani, şu an beş duyumuzla algılamakta bulunduğumuz boyut(dünya) bize göre somut maddedir. Ölüm ötesine(ahirete) geçen içinde, bilincin(ruh) oradan gözlemleyip, algıladığı boyut maddedir. Bilinç, rüyada olduğu gibi içinde bulunduğu boyutun(alemin)yasaları içinde, madde algısı ile yaşar. Bu yüzden, kabir, cehennem, cennet, cin, vb. alemler orada bulunan varlıklara göre madde alemidir.
Bu soyut bütün içerisinde, insana göre gayb olan, algılama mekanizması farklı olan bir varlık veya teknolojik cihazlarla beş duyu kapasitesi gelişmiş bir insan için, algılanıp, tespit edilebildiğinde gayb(bilinmeyen) olmaktan çıkar.Mesela; gelişmiş mikroskoplarla keşf edilen mikro canlılar alemi ve bazı hayvanların insanların algılayamadığı şeyleri algılayıp, gözlemlemesi gibi..
Çünkü, her varlığın bilinçsel algılamaları, kendi veri tabanının kapasitesi oranında, soyut enerji dalgalarını ışık hızı altına çökertip, kuantlaştırarak, zihinde madde algısını oluşturur. Bu da varlıkta sanal bir ben duygusunu, zaman akıyor hissini, bilincin ben ile olan farkındalığını, benin iç dünyasını ortaya çıkarır.
Bu işlev sırasında, varlığın zihninde birbirini anlam oluşturacak şekilde takip edip, tamamlayan art, arda karelerle, senaryolaşmış madde, yaşam algısı oluşur.
Yukarıda bahsedilen Gayb,"İzafi Gayb"dir. Bunlar, algılayan varlığın kapasitesi ile sınırlı olan, göreceli, yer, zaman, imkan ve yetenek gibi nedenlerle bazı insanların bilgisi içinde olabilen olay ve olgulardır.
Birde, Gaybı ancak Allah bilir, başkası bilmez denilen Gayb vardır. Bunun adı“Mutlak Gayb”tır. Mesela, Allah’ın zatı, meleklerin mahiyeti, kıyamet, ahiret, cennet, cehennem gibi insanın kendi imkan ve yetenekleriyle hiçbir şekilde bilgisine ulaşamayacağı bilgiler “Mutlak Gayb”tır. Bunların bilinmesi ise imkansızdır.
-“Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi apaçık bir kitaptadır.”(En'am Suresi/59)
- “Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz, Allah herşeye güç yetirendir.” (Nahl Suresi/77)
Yorumlar
Yorum Gönder