Muhammedi olmak- Rahmet Gülü - İlim kapısı

Biz, noktayı, tek olanı, kesret (çokluk) aleminde farklı algılar, farklı görürüz ama hakikat “bir” dir. “İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı” Hz. Âli(ra) 

Bu sözün manasına eremeyen, hakikati idrak edemez. Şeytan gibi ilmen bilsede, irfan olmaz. Şeytan bu gerçeği bilmesine rağmen arif olup, anlayamadığından, Adem’e secde etmemiş,  Huzurdan kovulmuştur.  

Besmele'nin(Bismillâhir Rahmânir Rahıymin) hakikati Adem(insan)dir. Adem’in hakikati  Muhammed(sav)dir. Besmeleyi okuyan, kendini, Muhammed(sav)i, Kur’an’ı ve tüm kainatı okur.

İnsan “Besmele”nin mânâsını iyi kavramışsa fark eder ki, “Besmele” şuurlu olarak okunup,  mânâsı idrak edilerek, hissedilip, yaşanması gereken bir olaydır.

"Kurân'ın sırrı Fâtiha'da, Fâtiha'nın sırrı Besmele'de(B-ismillah'ta), Besmele'nin sırrı da başındaki B harfindedir. Ben, o, B’nin altındaki nokta'yım.”Hz. Âli(ra)

"B'ismi-llah-ir rahman-ir rahiym "(Potansiyel,güç sahibi(Rahmân) ve üretken(Rahıym) olan Allah’ın tüm esmaları(ismi-llah) halife olarak yaratılmış olmam nedeni ile özümde(B) bulunmaktadır. Ben yapacağım bu işi onun kudreti ile, O’nun namına yapıyorum!. Benden işleyen, yapan gerçek fâil O’dur!. O istemiş olduğu için benden bu fiil çıkmaktadır.  

"B'ismi-llah-ir rahman-ir rahiym "de ki bu gerçeği fark edip Allah'ın isim ve sıfatlarını oluşturan manalara “B” ile vucut giydiğinin farkında olan insan, bilinçsel olarak vücuttan,“B’en” den temizlenip, arınırsa, o, B’nin altındaki nokta olur. Bu Hz. Nokta “bismillahın” manasını bize idrak edip, öğreten “Ali (ilim) makamıdır” Bu makam öğreticidir, tefekküre götürür. 

Tefekkür edip, öğrenenin bilincinde “Kaldır kendini aradan, çıksın ortaya Yaradan” misali gerçek fail ortaya çıkar ve “Attığın zaman sen atmadın, atan Allah'tı”(Enfal Suresi /17) ayeti tecelli eder.

Bu şuura eren “İnsan-ı Kamil” olarak, Allah'ın yeryüzünde halifesi olma durumuna bürünür.(İnsan-ı Kamil, kendisindeki Allah’ın zatını aşikar edip, kendi özünde var olan hakikat-i Muhammedi, boyutunu ortaya çıkarandır.)  
   
Bu durum tam olarak Hz. Muhammed(sav) de tecelli edip, vücut  bulmuştur. Bu boyuta bilinçli bir şekilde mana aleminde ulaşanda “Muhammedilik” hasıl olur.

Çünkü “Besmelede” İnsan, Muhammed, Allah, Rahman, Rahiym isimleri birlikte anılır. Muhammed ismi, insan ve Allah isimlerinin ortasına (BE- SİYN/insan -MİYM/Muhammed- ALLAH-RAHMAN-RAHİYM) yazılmıştır. Bu yüzden Hz.Muhammed(sav) insan olanı, Allah’a taşıyan aradaki köprü görevini görmektedir. 

Besmelede, Muhammed isminin, Allah-Rahman ile devam edip-Rahiym (merhamet) ile bitmesi, Muhammed(sav) ın yolunu işaret etmek içindir. Bu işareti görüp yola girende, insanlık dışı davranışlar oluşmaz.

Gerçek insan olmaya giden bu yol, Allah gibi Rahman ve Rahiym (merhametli) olmaktan geçer. Bu şuura erenler, Hz. Muhammed(Allah’da Rahman ve Rahiym) bilincini şuurlarında yaşamaya çalışarak “Muhammedi” olurlar.

Muhammedi olan, Rahman ve Rahim tecellisi ile Hz.Muhammed(sav) in manasını hal edip o mananın içinde korunur. Bu korunma dünya içinde ahirette yaşamak gibidir.  

“Muhammedi olmak” yaratandan ötürü yaratılanı hoş gören bir bilinç ile herkesi, her şeyi seven, düşünen, kucaklayan, paylaşan, içinde Hak dostlarının, bulunduğu Muhammed ilminin(Ledün, Allah ilminin)şehrinde (halkasında) bir olmanın bilinci ile Allah’ın Rahman ve Rahiym isminden nasiplenip, hizmet ederek yaşayabilmektir.    

Evrenselliğe, sonsuzluğa, insanlığa,ilim (Ali) kapısı açık olan herkes bu ilmin şehrinden (Muhammed) nasiplenir. Bu nasiplenme de ayrıcalık yoktur. Tek şart ilme gönül vermek  sureti  ile Allah’ın Rahman ve Rahim isminden nasiplenmiş olmaktır. "Ben ilmin şehriyim, Ali’de kapısıdır. Şehre(bana) gelmek isteyen Ali(ilim) kapısından girmelidir!.”* Hz. Muhammed (sav) 

Nasiplenip, içeri girebilenler, manevi olarak cemali ile güzel kokular saçan Gül’ün (Muhammed) manasına mazhar olurlar. Rahmet Gül’ünün cemali olduğu kadar, celali (dikenleri)de  vardır.

Çünkü, dünya bir hikmet (sebep- sonuç) yurdudur. Dünya aleminde her şey Allah’ın yasaları (sünetullah) ile sebep-sonuç (hikmet) dahilinde, kuldan işlemektedir. Bu  gerçeği bilen, kendisinden çıkan fiillerin neticelerini alacağını, yaptıklarının karşılığına ereceğini bilir. 

Bu yol kolaycılığa, tembelliğe, nefse, bedensel rahata dönük bir yol olmayıp, rahmet için mücadeleyi gerektiren bir yoldur. Sıkıntıyı, yıpranmayı, mal, mülk, sevdiklerin ve sahiplendiklerin ile sınanıp arınmayı gerektirir. Arınan Gül’e kavuşur. Rahmete erer. 

Her şeye maddeden bakanlara ise “Rahmet Gülü” kendisini dikenleri ile saklayıp, örter. “Allah'ın evliyası O'nun örtüsü altındadır. Dışarıdan bakan onları göremez” Hz.Muhammed(sav) 

Maddiyat ve maneviyat arasında gidip, gelip, mal edinmeyi amaç edinen bu iki yüzlüler, Rahmet Gülünün kokusunu hissedip, alamazlar. Muhammedi yolda olanları da, bütünü görüp, gerçeği algılayamadıkları için saf, ahmak,zavallı olarak değerlendirirler.

Oysa!. Rahiym (merhamet) ismini hal edinmiş Muhammediler, onların haline üzülüp, onlar içinde Allah’a duacı olurlar.“Ey Rabbim, onları af et!. Onların kalplerini ibadetine yönelt, Rahmetini üzerlerine indir” Hz. Muhammed(sav)   

İşte bu rahmet peygamberi Muhammed (sav) şuurudur. Şuurumuz ve halimizle Hz. Muhammed’in (sav) haline bürünmedikçe tam manası ile insan olamayız. İnsan, ancak, Allah'ın Rahman ve Rahiym’inin eseri olan Hz. Muhammed’i(sav) tanıdıkça gerçek insan olur.  
  
Oysa!. Müslümanlar doğru düzgün Hz. Muhammed(sav) tanımadıkları için Müslümanların zihninde, Hz. Muhammed(sav) ın daha çok bulunduğu dönemin şartlarında yaşayan, savaşan, dünyevi, beşeri yönü öne çıkarılmaktadır. Onu uhrevi, kutsal hayatından dışlayıp, sadece bir beşer olarak görmek yanlıştır. O yüce, kutsal bir varlıktır. Hala, salat ve selamlarımızı almakta, selamlarımıza icabet edip, şefaatte bulunmaktadır. Tabii!. Fark edip, kalp gözü açık olup da, basireti ile görüp, algılaya bilene... 

B'gerçeği ile İnsan-Muhammed-Allah-Rahman-Rahiym bilincine ulaşıp, Muhammed(sav) ile, Allah’ın huzuruna ulaşmak nasip olsun inşallah!.

*Her peygamber, Allah'ın bir sıfatını ağırlıklı olarak taşımaktadır. Mesela; Hz. İsa Allah'ın kudret  ismini ağırlıklı olarak yapısında bulundurduğu için hastaları iyileştirmekte,ölüleri dirilte bilmektedir. Hz.Muhammed(sav)ise yapısında ağırlıklı olarak Allah'ın ilim(ledün ilmi)sıfatına mazhar olarak yeryüzünde bulunmaktadır.
Ancak bu ilme vakıf olan gereği gibi Hz.Muhammed(sav) anlayıp, tanıyabilir. İlme vakıf olmayan Hz.Muhammed(sav) tanıyıp, anlayıp, değerlendiremez. Büyük yanılgılara düşer.
Bu konuda belirli bir alt yapı oluşturup, anlayabilir hale gelmek için gene ilim ağılıklı, öğretici yapıya sahip, Hz. Ali makamında (kapıda)önce ilim talep edip, talebe olunur. Öğrenip, tefekkür edilip,belirli bir alt yapı oluşturulduktan sonra, Hz. Muhammed(sav) tanınır, anlaşılıp, idrak edilir.(ilim şehrine girilir) 

"Hak" kavramı ile ifade edilen, Allah'ın isim ve sıfatlarının ortaya çıktığı zatının, bu alemdeki tecellisidir. Yani peygamberin hakikatidir. "Hakikati Muhammedi"dir. Buna göre, varlıktaki her şey Hak, görülen her şey ise halk'dır. Allah'ın "Hak" isminde, kullardan aşikar olan hakikat ise Allah'ın kul'daki hakkıdır.

Yorumlar