Öz'den uzak - Kabukta kalmak
Mutlu huzurlu, geleceğe güvenle bakan toplumlar olabilmenin yolu, sahip olunan düşüncelerin (dinin, ideolojinin, felsefenin, vb.) iç katmanlarına, özüne ulaşmak amacı ile şartlanmaları, egoları bir kenara koyarak bu yolda ciddi çaba göstermekten geçmektedir.
Zaman zaman aynı dinin mensupları, aynı kaynakları kullanmalarına rağmen bir birlerinden çok farklı, birbirlerine tamamen zıt davranışlarda bulunup, ayetleri, hadisleri, evliyaullahın uygulamalarını (hadis, tesettür, astroloji, ölüm ötesi, vb) farklı şekilde algılayıp, değerlendirip, birbirlerini kafir olmak ile suçlarlar.
Tarih bir çok böyle örneklerden oluşan katliamlar ile doludur. Bunun sebebi alt bilinç boyutunda (şeriat) olanların, üst boyuttan (hakikat) dini algılayıp, yaşayan kimseleri anlayamamalarından kaynaklanmaktadır.
Çünkü, bir insanın bilinci o kitabı yazanın algılama seviyesine gelmeden o kitaptan tam olarak istifade edemez. Sadece o kaynaktan kendi veri tabanının sahip olduğu kapasite oranındakini algılayabilir.
Zaman zaman aynı dinin mensupları, aynı kaynakları kullanmalarına rağmen bir birlerinden çok farklı, birbirlerine tamamen zıt davranışlarda bulunup, ayetleri, hadisleri, evliyaullahın uygulamalarını (hadis, tesettür, astroloji, ölüm ötesi, vb) farklı şekilde algılayıp, değerlendirip, birbirlerini kafir olmak ile suçlarlar.
Tarih bir çok böyle örneklerden oluşan katliamlar ile doludur. Bunun sebebi alt bilinç boyutunda (şeriat) olanların, üst boyuttan (hakikat) dini algılayıp, yaşayan kimseleri anlayamamalarından kaynaklanmaktadır.
Çünkü, bir insanın bilinci o kitabı yazanın algılama seviyesine gelmeden o kitaptan tam olarak istifade edemez. Sadece o kaynaktan kendi veri tabanının sahip olduğu kapasite oranındakini algılayabilir.
Aslında, bütün düşünce ve ideolojik sistemler din felsefesinde, olduğu gibi dört katlı bilinç yapısından oluşurlar. Bu yapı, Şeriat (kurallar) – Tarikat (hakikate götüren yol) – Marifet (bir olmak, halkta, Hakkı görebilmek) - Hakikat (hiçliği bilmek) mertebeleridir.
Yani, İnsanın sahip bulunduğu bilinç mertebelerine göre yaşamı algılama halleri içerisinde.. Şeriat der ki: Seninki senin, benimki benim. - Tarikat der ki: Seninki senin, benimki de senin.- Marifet der ki: Ne benimki var ne seninki. - Hakikat der ki: Ne sen varsın, ne ben..
Yani, İnsanın sahip bulunduğu bilinç mertebelerine göre yaşamı algılama halleri içerisinde.. Şeriat der ki: Seninki senin, benimki benim. - Tarikat der ki: Seninki senin, benimki de senin.- Marifet der ki: Ne benimki var ne seninki. - Hakikat der ki: Ne sen varsın, ne ben..
Birincisi, düzeni sağlamaya dönük, kurallar ile sınırlanmış, kabuğu oluşturan “Şeriat”(emredici kurallar, hukuk) mertebesidir ki, bu dışsal olan ilk düzeyi belirler.
Şeriatta "kısas" (aynıyla karşılık vermek) helaldir. Fakat bilinçsel olarak bir üst katmana geçildiğinde yani tarikatta kısas haramdır. Tarikatta mubah olanda, daha derine inene yani marifet, hakikat mertebelerine ulaşana haramdır. (mezhep ayrılığı, bir olanı çok görmek, vb. gibi)
Genellikle, bütün ideolojiler, ilk katmanda, işin kabuk kısmını oluşturan katı kurallardan oluşan şeriat düzeyinde kalmışlardır. İdeolojileri olan felsefelerinin, iç katmalarına, özüne, hakikatine ulaşamamışlardır. Yani şeriatçıdırlar.
Bu şeriatçıların hiç biri “gönle, kalbe” hitap etmezler. Hepsi kendi kurallarına, hukuklarına dayalı faaliyetlerde bulunarak, birbirlerine kendi hukuklarını dayatmakla meşguldürler. Bu yüzden birbirlerini duymazlar, dinlemezler. Onlar için kısas mubahtır.
Bütün doğruların, kendisinin düşündüğü gibi olduğunu sanan, bu düşünceleri de etrafına kabul ettirmeye çalışan, bilmediklerinin de farkında olmadıkları için kendilerini aydın sanan bu insanlar, sadece kendi şeriatları (hukukları) ile olayları değerlendirip dayatarak kendilerine katılım sağlamaya çalışırlar.
Bu yüzdende hangi ideolojiyi, düşünceyi savunuyor olurlarsa olsunlar, kendileri kabullenmeseler de bu kimseler, kendi ideolojilerinin yobazlarıdırlar.
Bugün çok acıdır ki! belirli bir ideolojiyi izleyen, günümüz aydınları da dahil, ister kemalist, ister islamcı, ister laik, ister cemaatçi, vb.. hepsi bu durumdadır. Hiç biri ideolojisinde derinleşmemiştir. Hiç biri düşüncenin ana prensiplerine, hakikate, altta yatan ana gayeye ulaşma, gönle hitap etme çabasında değildir.
Hepsi de birbirlerine kendi düşüncelerini kabullendirme çabasındadırlar. Bu yüzden de dincisi de, laiki de, cemaatçisi de, alevisi de, sünnisi de dışta kalıp içe, öze yol alıp inemedikçe cahilde olsa, okumuş da birbirlerini dışladıkları sürece "şeriatci" (yobaz) dırlar. Çünkü işin dış kabuğunda kalmışlardır. Hepsi de kurtuluşu kendi ideolojisinin şeriatinde (hukukunda) görme gafleti içindedir.
Derine inemedikleri için, bilmediklerinin de farkında değillerdir. Onlar için en doğrusu kendi düşündükleridir. Bu yüzden bu "şeriatçılar" arasındaki çatışma bir türlü bitmemekte, aksine bunun farkında olan birileri tarafından devamlı körüklenmektedir.
Bu durumun aşılması ancak düşünce kalitesi ve seviyenin artması ile mümkün olabilecek bir şeydir. Düşünce kalitesi arttığında görülecektir ki!. Ayrılık yüzeydedir. Birliğin tohumları ise derinlerde, iç deki katmanlardadır. Yüzeydeki kabukta düşünceler ne kadar birbirlerine ters gibi görünse de, iç katmanlara inildikçe fark edilecektir ki!. Birbirine ters gelen birçok görüş aslında aynı şeyi, hissetmekte, aynı şeyi hedeflemekte, aynı şeyi söylemektedir.
Hepsinin özünde, derininde yatan düşünce insanlar arasında sömürüye, zulme, ayrımcılığa son vermek, insanları toplumsal ve bireysel günahlardan, kötülüklerden uzaklaştırmak ve ülkenin gelişmiş medeniyetler seviyesine çıkması yatmaktadır. Bunların hepsi ideolojilerin derinliklerindeki ana unsurlardır ve derinlerde bir yerlerde örtüşmektedirler.
Bundan dolayı insanımızın bu derinliklerdeki beraberliği keşfederek müthiş bir sinerji yaratmanın "yollarını" araması lazımdır. Çünkü didişmek, enerji kaybettiriyor ve bu da başkalarının işine yarıyor.
İnşallah insanlar yakın zamanda bu dıştaki bölünmüşlükten zihinlerini kurtarıp, içteki birliği fark ederek bu maneviyat mirası topraklarda müthiş bir sinerji yakalayarak, sağ, sol, alevi, sünni, kürt, türk, vb. türü kamplaşmaların önüne geçerek bir olmanın yarattığı sinerji ile ideolojilerinin derinliklerindeki bütünlüğü keşfederek gelecekte daha mutlu yaşamların oluşmasına vesile olurlar.
Yorumlar
Yorum Gönder