Dünyanın altı günde yaratılması- Zamanı algılamak

İnsan yaşam içerisinde bir seçim yaptığında farkındalıktan uzaklaşarak, yaptığı seçimi, aldığı kararları kendi iradesi ile aldığını zannederek kendisini bir yaratıcı gibi görmeye başlar ve dünyasında bir tür küçük firavun haline gelir.

Oysa Dünyayı algıladığımız ben(lik) olayları geriden takip etmekte, biz içte, farkındalıksız bilinçaltı veri tabanında alınan kararların oluşturduğu “dijital formattaki bilgiyi” beynimizin frekans dönüştürülücülüğü işleviyle dışa projekte etmesiyle sanal benliğimizin oluştuğu üst beynimiz kanalı ile bir müddet sonra dünya(mız)da yaşamımız olarak algılayıp, seyretmekteyiz.   

İnsanın yaşam içerisinde verdiği kararların önceden belirlenmesi bilinçaltında astrolojik, genetik ve yerleşik inançlarla, şartlanmalarla oluşmuş programı doğrultusunda olur. Bu yüzden yaşamımızın çok büyük kısmı, bilinçaltımızın etki ve hâkimiyetinde otomatiğe bağlanmıştır. Kişinin dünyası(yaşamı) bu program doğrultusunda çıktılar verir ve insan bu çıktıları bir süre sonra kendi üst bilinci(benliğinin) kararı olarak algılar.    

Mesela size meyve suyu ve kahve sunulduğunu düşünün. Bunlardan birini seçmeniz istensin. Siz istediğinizi seçip keyifle içeceğinizi yudumladığınızda yaptığınız seçimin ne kadar doğru bir karar olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak yapılan bilimsel araştırmalara göre hangisini seçeceğinize bilinçaltındaki kodlanmış program doğrultusunda saniyeler önce karar verilmiştir. Aynı şekilde insan bir sınavda cevap şıkkını seçerken veya hangi elbiseyi giyeceğini düşünürken bilinçaltında çoktan karar verilmiş ve bu karar doğrultusunda beyin de gerekli mekanizmalar çalıştırılmaya başladıktan sonra kişi üst beyinde(dünyasında) çıktı oluşması ile verilen kararı kendi seçimi olarak algılar. 

Bilinçaltı bilgisayarın veri deposu olan hard diski gibidir. Bu hard diskten gelip, ön bilinç(ram) tarafından bir süre sonra dışa projekte edilen dünyevi görüntü(ekran) insanın dünyasını oluşturmakta ve insan hayatı boyunca önce çekilmiş bir filmi birkaç saniye sonra algılayarak dünyası(yaşamı) olarak izlemektedir. Bu durum bilim adamlarınca hep geçmişte yaşadığımız ve bilincimizin tüm yaşananları saniyeler sonra dünyamız algısı ile gösteren bir “monitör” olduğu şeklinde yorumlanmıştır. 

Dünya(sın)da yaşayan insanın hayatı geriden takip ettiğini ortaya koyan bilimsel araştırmalar bu gerçeği teyit etmektedir. Bu çalışmalara göre de biz daha karar vermeden altı saniye önce nöral aktivite beyinde oluşmakta biz ise üst beyinde(dünya-mız-da) bunu altı saniye sonra yaratılmış fiil(efal) olarak olarak algılamaktayız. 

Bu durumun tespiti için gelişmiş manyetik rezonans ve bilgisayar tekniklerinin kullanıldığı deneylerde Prof. John-Dylan Haynes tarafından bir beyin tarayıcısı içerisine giren deneklerin ellerine üzerinde tuşlar olan bir cihaz verilir verilir ve rastgele tuşlardan birine basmaları istenir. Tarayıcıdan beynin karar verdiği an ile tuşa basma anı arasındaki süre gözlenir. Sonuçlar çok şaşırtıcıdır. Denek karar verip tuşa basmadan altı saniye önce beyin hücreleri aktif hale gelmekte ve verilecek karar doğrultusunda ilgili organları senkronize etmektedir. Yani aslında hangi tuşa basılacağı kişinin karar verdiğini sandığından altı saniye önce bilinçaltında belli oluyor ve bundan altı saniye sonra kişi bunu benliği ile var olduğu üst beyninde(dünya-sın-da)  kendi kararı olarak algılıyor. 

Bu durum zamansız ve mekansız bilinmezliğin hâkim olduğu bilinçaltı boyutundan veri yüklü frekans dalga olarak çıkan her oluşun(yorumun) külli iradenin kararının(Kün fe yekün) zaman boyutunda altı saniye sonra algılanmak suretiyle varlığını fark ettirmesi neticesi kişinin dünya(sın)da bilinir olması(yaratılması) ile efalini ortaya koyuşundan başka bir şey değildir.   
   
Zaman kavramı bizim beş duyusal algılarımıza göre gelen dalga frekansların beyinde çözümü ile oluşan genişleyen evren algılamasının oluşturduğu mekânsal algıdır. Aslında genişleyen evren değil, evrene(sisteme) bakış açısı ve bu bakış açısından kaynaklanan zaman algısı ile oluşan bilinç durumudur.   

Mekânsal (saniye, gün, vb.) anlatımlar, bilinçaltı veri tabanı doğrultusunda oluşan frekans yapıdaki veriyi insanın beş duyusu ile algılaması neticesi zihninde (dünyasında) efal (fiil) olarak belirli bir süre (zaman) içinde açığa çıkışına(yaratılmasına) işaret eder.

-“Şüphesiz Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı.”(Araf suresi/54) 
-“And olsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı”(Kaf suresi/38)
“Rabbiniz o Allah'tır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı.”(Yunus suresi/3)
-“O’dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı.” (Hadid suresi/4)

Altı gün ifadesi, atom altı kuantum potansiyelde tek olanın (yaşattıktan sonraki seyriyle fark ettirenin) manalarının farklı frekans çözümü ile oluşan zaman, mekân içerisinde açığa çıkıp, bilinir olma halidir. 

Bu duruma göre bilinçaltı veri tabanı sahip olduğu kapasitesi ile an içerisinde gelen veri yüklü frekansları değerlendirip, yorumlar. Yorumlanan bu bilgi saniyeler sonra üst beyinde algılanarak çok boyutlu çıktı olarak, holografik dünyevi görüntüyü oluşturur. Bu suretle an da alınmış bir kararın beyin tarafından dışa projekte edilmesi ve zaman ve mekân içerisinde algılanması ile de kişide madde olarak algıladığı dünyası ve yaşamı yaratılmış olur.  

Bu durumda insan şu soruları sormaya başlayacaktır. Yaşamımızdaki kararları veren biz değil miyiz? Biz sadece bize yazılan rolü mü oynuyoruz?

Bedensellik zannı ile dünya(sın)da yaşayan bir insan için bu durum yani aldığı kararların kendi benliği farkında olmadan önceden belirlenmiş olması dolayısı ile bilinçaltı nöral aktivitesinin esiri olduğunu bilmesi ürkütücü olduğu gibi umutsuzluğa da yol açabilir.    

Fakat Bilinçaltımızın bizi yönlendirdiği her seçim, beyin aktiviteleri ile veri tabanımızda farkında olmadan oluşturduğumuz kodlamalarla(düşünce, niyet, vb.) oluşan dünya(mız)daki benlikde yaşam çıktılarımızı aldığımız özümüzdeki programımızın çıktılarından başka bir şey değildir.

Aslında ben diye algıladığımız o ben'in derinliklerindeki bir yapının an da oluşturduklarının zamanda algılanması, yani içte olanın, dışa yansıması olayıdır. Yani oluşumlar iki ayrı uzayda var olan ayrı, ayrı şeyler değil, aynı tek olan şeyin farklı frekans çözülümleri ile farklı boyutlardan algılanma durumudur. "Bir ben vardır bende, benden içeru"(Yunus Emre)

Dolayısıyla altı saniye önceki kararlarımızı kontrol etmek ve daha güzel bir dünya ve yaşam oluşturabilmek için alışkanlıklarımızı, bulunduğumuz ortamların bize etkilerini ve hayatımızdaki seçimlerimizi gözden geçirmeliyiz.  

Bu bilinç ve şuurunu kullanabilmek, kendi üzerine düşünmek ve kendini sorgulamak (tefekkür etmek) demektir. İnsan şuur ve üst bilincini(aklını) kullanabildiği oranda olması muhtemel olanı önceden kavrayarak komutayı ele alır ve farkında olduğu anını oluşturur. Bu durum oluşmadan bilinçli bir farkındalık ve dönüşüm sağlanamaz. 

Yalnız şunu çok iyi anlamamız gerekir ki bizim dışımızda, bizden ayrı bizim için bir şeyler yapan başka bir ilah, güç yani ikinci bir yapı yoktur. Özde işlemekte olan “Allah’ın sistemi” vardır. Bizler soyut iç âlemimizdeki boyutta farkında olmadan oluşturduklarımızın karşılığını sistemin değerlendirmesi neticesinde, üst boyutta(benlik) bir müddet sonra madde dünya(mız) olarak algılamak suretiyle yaşamaktayız.“Bedenleriniz ruhlarınız, ruhlarınız, bedenlerinizdir” Hz. Muhammed(sav)

Yorumlar