Eşyanın şuuru -Hakikati
Elinize bir eşyayı aldığınızda, onun anlatacak bir hikayesi olduğunu hiç düşündünüz mü?.. Eski eşyaların daha doğrusu, her eşyanın anlatacak bir öyküsü vardır.
Tıpkı bir teybin manyetik bandının söz ve müziği kayıt edişi gibi, eşyalarda her şeyi kayıt eder ve onları deşifre edebilecek gerekli koşullar oluştuğunda bu kayıtlar açığa çıkar.
Maddenin aslının “mana yüklü frekans dalgaları” olması ve tüm dalgaların holografik (bütünün tamamının, zerrede kodlu oluşu) nitelikte bulunması dolayısı ile insan zihni canlı, cansız var olan her şey ve doğa ile bağlantı içerisindedir.
İnsandan çıkan yüksek frekanslı “psiko-manyetik tesirlerin”oluşturduğu enerji dalgaları eşyalar ve mekanlar üzerinde iz bırakırlar. Gördüğümüz mekanlar dokunduğumuz geçmişe ait her hangi bir nesne, aldığımız bir hediye insanda bir takım hisler (huzur, mutluluk, korku, huzursuzluk, vb.) tesirler oluşturur.
O mekanda daha önce yaşamış varlıkların o nesneyi kullanmış insanların hediyeyi almış olan kimsenin o eşyaya farkında olmadan yüklediği olumlu veya olumsuz enerji frekanslarının o nesneye sinmiş olmasından dolayı ona dokunan kimsenin zihnin de oluşan “rezonans” sonucu bu kayıtların zihinde deşifresi ile kişi eşya üzerindeki kayıtlı bilgileri(data) farkında olmadan beyninde algılar.
Bazı kimselerin kutsal olarak nitelendirilen yerleri gördüklerinde, tarihi ve mistik değer taşıyan bir nesneye (yüzük, kolye, giysi, vb.) dokunduklarında kendilerinden geçip, farkında olmadan değişik hisler, duygular yaşamaları, kristal ve taşların insan üzerindeki etkileri, alınan bir hediyenin uğur veya uğursuzluk getirmesi sık görülen, yaşanan hadiselerdir.
Bir zihinden bir nesneye veya bir nesneden bir zihne iletilen anlam rezonansı bir tür "psikokinezi" oluşturup o imgeyi kişiye geçirebilmektedir. Bir eşyanın, bir yapının geçmişi hakkındaki bilgiyi eşyanın frekansını yakaladığımızda ona dokunmak sureti ile öğrenebiliriz.
Çünkü günümüzün modern bilimine göre, atom altı düzeyde ayrı ayrı algılanan yapılar kaybolmakta tek bir enerji yapı karşımıza çıkmaktadır. Kuantum fizikçilerinin en önemli tespitlerinden biride atom altı parçacıklarda görülen bilinç etkisidir.
Bu tespite göre var olan her şey farkında olmasak da bir bilince sahiptir. Dolayısı ile hiçbir şey cansız olmayıp kendine özgü boyut salıkta (frekansta) bir şuurla kaplıdır.
Ayet ve hadislerde, bizim cansız, şuursuz, basit olarak algıladığımız taşın, toprağın, eşyanın cansız, şuursuz şeyler olmadıkları her birinin kendi boyutsallığında, frekansında canlı, şuurlu bir yapıya sahip oldukları açıkça belirtilmektedir.
-“Hiç bir şey (canlı, cansız) yoktur ki onu tespih etmesin, lakin siz onların tespihini anlayamazsınız.”(İsra suresi/44)
-“Allah’ım bana eşya’nın hakikatini göster” (Hz. Muhammed s.a.v)
Modern bilim tüm varlıkların (canlı-cansız) bilinen enerji ve madde haricinde bir de görünmeyen, tespit edilemeyen güç (enerji) alanları tarafından organize edildiğini söylemektedir. Bu alanların etkileri zaman ve mekan sınırlarının çok ötesine uzanmaktadır.
Ana düşünce bir organizmanın gelişmesinin bir tür holistik, bütünsel alan ya da güç tarafından kontrol edildiğidir.
-“Hiçbir nefis yoktur ki!.. üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın” (Tarık suresi/4)
Ana düşünce bir organizmanın gelişmesinin bir tür holistik, bütünsel alan ya da güç tarafından kontrol edildiğidir.
-“Hiçbir nefis yoktur ki!.. üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın” (Tarık suresi/4)
Bazı kimselerin, Kabe’yi gördüklerinde kendilerinden geçip, ona yapışıp farkında olmadan bir dost gibi onunla konuşmakta oldukları, yine beş duyu ötesi algılamaya sahip kimselerin Kabe ile sohbet etmeleri, Hz. İsa’nın Kudüs şehrine girerken onunla konuşması, Hz. Muhammed(sav)in dağ ile konuşması gibi birçok olay mistik ve dini kaynaklarda bulunulan çağın gereği sembolik bir dille ifade edilmiştir.
Evreni geçmiş yüzyılların, yapı taşı madde olan biliminin, bakış açısı içersin de, ancak beş duyu ile değerlendirebilen kimselerce, bu olaylar saçma sapan, anlamsız, bilim dışı olarak kabul edilse de, farkında olalım veya olmayalım, beş duyu içersin de şartlanmalarımızla oluşturmuş olduğumuz dünya(mız)da, bunlara bir anlam veremesekte, bu tarz olayları her an yaşamaya devam etmekteyiz.
Holografik yapıya sahip evrende şuurun her şeye sinmiş olması ve mananın zihinsel ve fiziksel dünyadaki etkinliği düşünüldüğünde, hiç bir şey birbirinden bağımsız değil, her şey bir biri ile bağlantılı iç, içe diğeri kavramı olmaksızın, bütünlük içersin de, atom altı potansiyel olarak bulunuyor olması gerçeği, mana ve maddenin bir yerden, başka bir yere naklinin oluşumunu da bize açıklamaktadır.
Maddenin aslının mana yüklü enerji dalgaları olması ve tüm dalgaların bütünsel (holistik) yapıda bulunması sebebi ile insan ve doğa birbiri ile iç, içe dir ve farkında olmasalarda her an birbirlerini etkilemektedirler.
Canlı, cansız her şeyin bir şuurunun (frekansının) bulunduğu var olan hiç bir şeyin yok olmadığı, bütünsel yapı içerisinde her şeyin, data(dijital yazılım) olarak saklı oluşu gerçeği nedeni ile dünya(mız) da bu "metafizik" oluşumların yaşanması modern bilimin bulguları doğrultusunda olayları algılayabilen insan için hiç de şaşırtıcı gelmemektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder