Kabir azabı - Rüyalarımızın haykırışları
İnsan doğumundan ölümüne kadar oluşan dünya yaşamı içerisinde yaşadığı olumlu, olumsuz tüm halleri, farkında olmadan bilinç altına kaydedip, arşivlemektedir. Yani insan kendini kayıt altına almaktadır. Bu “vicdan”ın kendini bilinç altında kayıtlaması olayıdır.
Yani insan biyolojik beyne sahip olduğu ve bunu kullanabildiği dünya yaşamında, ana programını oluşturup, bu programın (formatın) sonsuza kadar var olacak bilincine kaydını gerçekleştirmektedir.
"Kabir azabı" denen olay da bu yüklenme dolayısı ile oluşmaktadır. Görülen halüsinasyonlar, kişinin bilincinde oluşan vehim ve korku şeklindeki dataların veri tabanında sembolleşerek o kişinin hayal merkezinde oluşan görüntülerdir. Yani bilgisayarımızın hard diskindeki verilerin ve dışarıdan gelen (internet vb.) verilerin daha önce yüklediğimiz format (veri tabanı) çerçevesinde işlenerek ekrana yansıması gibidir.
Yaşamımızda görülen, oluşa gelen her şey, her eylem, her nesne aslında içte mevcut olan bir hakikatin, mutlak olanın, dışa vurumudur. Görünen şeylerin asıl kaynakları iç’te yatmaktadır. Dolayısı ile içi bilirsek, dışta oluşanlarında sırlarını çözeriz. Çünkü dışta yatan sonuçtur, sebep değildir. Hakiki sebepler içtedir.
Ruh sağlığımız beden sağlığımız üzerinde son derece etkilidir. Çünkü hastalıklarımızın önemli bir kısmı her ne kadar bedensel olsa da kökeninde psikolojik faktörler yatmaktadır. Bunun için ruh sağlığımız açısından içsel dünyamıza gereken önemi vermemiz gerekir.
İçsel dünyamızdan bizi haberdar eden ise, bize bizi anlatan rüyalarımızdır. Rüyalar aynalar gibidir. Saklı benliğimizi yansıtır. Kendi doğamızın gerçek yüzünü açığa vururlar. Rüya insanın kendi iç aleminin yansımasıdır.
Rüyalar bilinç altının bende şu problemler, takıntılar var şeklinde üst beyin sistemine haykırışlarıdır. Farkına varabilirsek uyandığımız zaman rüyalarımız geri dönüp içeri girebileceğimiz bir kapı aralığı içsel dünyamıza atılacak bir adım olabilir. Rüyalar insana kendisinin bile farkında olmadığı iç dünyasını anlatan oluşumlardır.
Dışarıdan gelen mana yüklü frekans dalgaları kişinin bilincinde oluşturmuş olduğu veri tabanında daha önce hangi manaya dönük olarak algılanıp, kodlanmışsa, o manaya en uygun suretteki sembollere bürünerek o an’da bulunduğu boyutta (algıladığı dünyasında) açığa çıkar.
"Burası bir rüya... Sadece uyuyanlar burayı gerçek kabul eder. Sonrasında tıpkı şafağın doğuşu gibi ölüm gelir ve daha önce tasa olarak gördüğün her şeye gülerek uyanırsın". (Hz. Mevlana)
Rüyalar gelen mana yüklü frekans dalgalarının, kişinin mevcut veri tabanında işlenerek, üst bilincin geçici olarak devre dışı kaldığı uyku sırasında semboller şeklinde açığa çıkması olayıdır. Bu olayın devamlı olarak yaşanması halinde ise "ölüm" denilen olay yaşanır. Bundan dolayı Hz. Muhammed(sav) “ Uyku, ölümün kardeşidir” şeklindeki hadisi ile bu konuya dikkat çekmiştir.
Uyku sırasında biyolojik bedenimizin devre dışı kalmış olmasına rağmen rüyada yaşanan mutluluklar, mutsuzluklar, korkular, ıstıraplar, acılar ve vb. duyguları yaşayıp, acıları hissetmemizin nedeni biyolojik bedenimizde ki verilerin ışınsal, enerji bedenimize (ruha) aynen yüklenmiş olmasının bir göstergesidir.
Yani, rüyada gördüklerimiz, gelen verilerin beynimizde o an’a kadar oluşturmuş olduğumuz veri tabanı (iç dünyamız) üzerinden, yorumlanarak, sembolize edilmiş görüntü şeklindeki algılamalarımız, iç dünyamızın aynadaki yansımalarıdır.
Çünkü uykudaki zaman içinde ve ölümden sonraki sonsuz yaşamımızda o ana kadar bilincimizde oluşturarak ruhumuza (enerji beden) yüklemiş olduğumuz veri tabanı/format ile yaşantımıza devam ederiz. İçinde bulunduğumuz boyutu da (rüya, dünya, ölüm sonrası, vb.) madde olarak algılayıp yaşarız. Gördüklerimiz beynimizin o an’a kadar oluşmuş format üzerinden gelen verileri yorumlayıp, sembolize ederek bize seyrettirdiği illüzyondan başka bir şey değildir. Görüntüler içte olanın, dışa yansıdığı dijital kişiliğin sembollere büründüğü zihinsel projeksiyonlardır.
Rüya, hayattaki en gizemli ve öğretici tecrübelerdendir. Çünkü rüyanın sembol dili vasıtası ile insan alt bilincinin derinlikleri ile iletişime geçer. Bu sembol dili deşifre edebildiği oranda da kendisini tanır. Yaşamına yön verir.
Rüya görmediğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz, çünkü yalnızca rüyalarınızı hatırlamıyorsunuz. Bilimsel verilere göre uyandıktan sonraki 5 dakika içerisinde rüyalarımızın yarısını unutuyoruz. 10 dakika sonra ise yüzde 90′ı hafızanızdan silinmiş oluyor. Onun için rüyada görülen sembollerin verdiği mesajları düşünüp, tefekkür edebilmek için insanın baş ucunda bir kalem, kağıt bulundurması konunun ehli zatlar tarafından tavsiye edilmiştir.
Rüya, hayattaki en gizemli ve öğretici tecrübelerdendir. Çünkü rüyanın sembol dili vasıtası ile insan alt bilincinin derinlikleri ile iletişime geçer. Bu sembol dili deşifre edebildiği oranda da kendisini tanır. Yaşamına yön verir.
Rüya görmediğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz, çünkü yalnızca rüyalarınızı hatırlamıyorsunuz. Bilimsel verilere göre uyandıktan sonraki 5 dakika içerisinde rüyalarımızın yarısını unutuyoruz. 10 dakika sonra ise yüzde 90′ı hafızanızdan silinmiş oluyor. Onun için rüyada görülen sembollerin verdiği mesajları düşünüp, tefekkür edebilmek için insanın baş ucunda bir kalem, kağıt bulundurması konunun ehli zatlar tarafından tavsiye edilmiştir.
Bizler sadece dış dünya ya bakmaktan iç’teki bu gerçek büyük yolculuğu unuttuk, oysa ki gerçek güzelliğin, huzurun bulunacağı yer iç dünya(mız)dır. İç dünyamızı tanıyıp, keşfettiğimiz ve doğru değerlendirebildiğimiz oranda dünyamız ve ahiretimiz güzelleşecektir..
Peki hocam yakaza hali yani ne rüya ne de dünya alemi sanki ikisi birbirine karışmış gibi bu konuyla ilgili paylaşımlarınız olabilir mi? O anda rüyada olduğunu anlamak, insanın rüyasında olduğuna kendine söylemesi, rüyanıza hükmetmek vs.
YanıtlaSil