İnsanlığa gelmiş dev yazılım sistemi
Her insan beyin programları gereği birbirinden farklıdır. Her toplumun değer yargıları ve üst bilinçte iletişim için kullandığı dil farklıdır. Yani herkesin, her toplumun işlemcisi (dili, dini, mezhebi, ırkı, vb.) farklı olabilir.
Fakat iletişimin sağlanması için gerekli olan şey alt bilinçteki, yazılım (işletim sistemi) dır. İnsanlar farklı işlemcilere sahip olsalar bile, bu yazılım sistemi sayesinde birbirleri ile veri alış verişinde bulunabilir, veri indirebilir, iletişim kurabilirler.
İşte "İslam" hiçbir ırk, din, mezhep gözetmeksizin tüm insanlığa gelmiş olan “Dev bir Yazılımdır”. Her peygamber ile birlikte bu yazılım gelişip, Hz. Muhammed(sav)le de tamamlanarak en son şeklini almıştır. Bu olay Kuran da “Bugün Dininizi (sistemi) Tamamladım”(Maide suresi/3 ) şeklinde ifade edilmiştir.
Sistemin güncellenmesi ise, her zaman diliminde görevli veliler (güncelleme yazan programcılar) tarafından yapılarak günün şartlarına uyumlu hale getirilmektedir.
Vechini (şuurunu) Hanîf olarak (tanrıya tapınmaksızın, Allâh'a şirk koşmaksızın) o Tek Din'e yönelt! O Allâh Fıtratı'na (beynin ana çalışma sistem ve mekanizması) ki, insanları onun üzerine (o ana sistem ve mekanizmayla) yaratmıştır! Allâh yaratışında değişme olmaz! İşte bu, Din-i Kayyim'dir (sonsuz geçerli Sistem, Sünnetullah'tır). Ne var ki insanların çoğunluğu (bu gerçeği) bilmezler. (Rum suresi/30)
Kuran'ın ilk ayeti ve hükmü oku (ikra)* dır. Burada okunması istenen yazılı bir metin değil, insanın beyninde kayıtlı olarak bulunan holografik (zerrede, bütünü kodlamış olan) frekans yapıdaki bilgi, data(dijital yazılım) dır.
Bu sistemden veri indirebilmek, sistemi okuyabilmek için gerekli olan şey alt bilinçteki, yazılım (işletim sistemi) dır. İşte insan özünde holografik olarak kodlanmış bu bilgi (data) yüklü, frekans dalgaları ile iletişime girip sisteme ait bilgiyi deşifre edip, okuyabildiği oranda kendini özde bulur ve Tek’e (yaratıcıya) ulaşır. Bu da Kuran’da (Kaf suresi /16ayet de) ”Allah size şah damarınızdan, daha yakındır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Sistem ile iletişime geçmek, sağlıklı veri indirebilmek için, yazılımı, yazan bilincin formatında(Allah'ça) olmak gerekmektedir. Bu yüzden sistemin orjinali hangi format da, hangi dil ile yazılmışsa, o dili (yazılım sistemini) kullanarak ancak sistemden sağlıklı veri indirebiliriz. Farklı bir dil ve formatla sistemden sağlıklı veri indiremeyiz. Ancak çeviri yapanın kapasitesi oranında bir tercüme, bir yorum elde edebilir. Derinlik elde edemeyiz.
Bilinç altındaki düşünce tohumlarının yüklü olduğu enerjiler bizim hard-diskimiz gibidir. Ekran ise bizim Dünya(mız)dır. Bilinçaltımızdaki bu verileri doğru, sağlıklı okuyabilmemiz, anlayabilmemiz için formatlamayı doğru dil (frekans) ile yapmamız gerekir.
İlahi kelamlar bu konuda eşsizdir. Kutsal kitapların ve ilahi söylemlerin enerjileri çok yüksek ve saftır. Bilinçaltında bu kelamların yüksek enerjileri(frekansları) tanınmakta ve bilinmektedir.
Peygamber bilincinde şekil bularak, kelimeler kabına girmiş olan bu enerji dolu söylemler üst bilinçte manası bilinmese de bilinç altında (mikro-kozmos) tanımlanıp, deşifre edilmekte ve bu kelimelerin mana yüklü enerjileri, kişinin yaşantısında somutlaşarak, kişi farkında olmasa da işlevini yerine getirmektedir. (Holografik yapı gereği bilinç altında lisan kavramı yoktur. Burada tüm diller bilinmektedir.)
Kur'an ayetlerini, Türkçe okumak, ancak kişinin sahip olduğu veri tabanı oranında, bulunduğu bilinç mertebesi(şeriat/kurallar – tarikat/hakikate götüren yol – hakikat – marifet /bir olmak, tevhid) kadarı ile manaları deşifre edip, değerlendirebildiği oranda kişide, üst bilince, kortekse dayalı(dünyevi) bir açılım, bilgilendirme oluşturur.
*Okumak(ikra), insanın tefekkür ile zihnini sıradanlıktan kurtarmasıdır. Sıradanlıktan kurtulan zihin bir meyveyi, eline alıp, yemeye başladığında, üstündeki ambalajının, içindeki şekerin, vitaminlerinin, minerallerinin en mükemmel şekilde oluşturulmuş olduğunu görmeye başlar. Bir lokmayı ağzına attığında, en mükemmel şekilde fabrika gibi vücutta değerlendirilip, ayrıştırılıp, gerekenin gerektiği kadar, gereken yerlerde değerlendirildiğini, bir canlının anne karnında, hiçbir müdahale olmadan her şeyinin en mükemmel şekilde oluştuğunu, vücudundaki milyarlarca hücrenin görevlerini en mükemmel şekilde yaptığını hayretler içerisinde fark eder.
İlahi kelamlar bu konuda eşsizdir. Kutsal kitapların ve ilahi söylemlerin enerjileri çok yüksek ve saftır. Bilinçaltında bu kelamların yüksek enerjileri(frekansları) tanınmakta ve bilinmektedir.
Peygamber bilincinde şekil bularak, kelimeler kabına girmiş olan bu enerji dolu söylemler üst bilinçte manası bilinmese de bilinç altında (mikro-kozmos) tanımlanıp, deşifre edilmekte ve bu kelimelerin mana yüklü enerjileri, kişinin yaşantısında somutlaşarak, kişi farkında olmasa da işlevini yerine getirmektedir. (Holografik yapı gereği bilinç altında lisan kavramı yoktur. Burada tüm diller bilinmektedir.)
Kur'an ayetlerini, Türkçe okumak, ancak kişinin sahip olduğu veri tabanı oranında, bulunduğu bilinç mertebesi(şeriat/kurallar – tarikat/hakikate götüren yol – hakikat – marifet /bir olmak, tevhid) kadarı ile manaları deşifre edip, değerlendirebildiği oranda kişide, üst bilince, kortekse dayalı(dünyevi) bir açılım, bilgilendirme oluşturur.
*Okumak(ikra), insanın tefekkür ile zihnini sıradanlıktan kurtarmasıdır. Sıradanlıktan kurtulan zihin bir meyveyi, eline alıp, yemeye başladığında, üstündeki ambalajının, içindeki şekerin, vitaminlerinin, minerallerinin en mükemmel şekilde oluşturulmuş olduğunu görmeye başlar. Bir lokmayı ağzına attığında, en mükemmel şekilde fabrika gibi vücutta değerlendirilip, ayrıştırılıp, gerekenin gerektiği kadar, gereken yerlerde değerlendirildiğini, bir canlının anne karnında, hiçbir müdahale olmadan her şeyinin en mükemmel şekilde oluştuğunu, vücudundaki milyarlarca hücrenin görevlerini en mükemmel şekilde yaptığını hayretler içerisinde fark eder.
Yorumlar
Yorum Gönder