Sosyalleşip, özgürleşirken tükenmek - Modern kölelik

Günümüzün insanı psikolojik olarak sıkıntıdadır. Bu sıkıntılı durum kurgulanmış bir projenin neticesidir. Sosyalleşmek ve özgürleşmek isteyen insanı hayatın manasını düşünmeden sorumsuzca yaşamaya sevk eden çılgın bir proje…  

Bu projede tüketim, temel ihtiyaçların giderilmesinden çok kimlik ve aidiyet oluşturma aracıdır. Burada toplum içindeki sosyal konum, statü, insanın neleri, nasıl, nerede, kimlerle tükettiği değerler üzerine inşa edilip, bunların üzerinden sanal kimlik ve aidiyet oluşturulmaktadır.  

Yani, sen, neye sahipsen, osun denmektedir. Oysa aslında ihtiyaç duymadan, sonradan pişman olunacak lüzumsuz şeyleri tüketirken elde edilen şey, bir şeylerin üzerini örtmek üzerine kurgulanmış anlık haz verip, zihni bir süreliğine uyutup, gerçekleri unutturan bir deneyimdir. Sosyal medya ise bu işin vitrini durumundadır.

Bu süreçte, sosyal medya araçları kapitalizmin insanları yönlendirip, kullanabilmesi için adeta zihinlere takılan, elektronik prangadır. 

Bu yolla sanal değerler ile beklenti oluşturup hayal aleminde yaşamaya sevk edilen insan, kendi hayatının gerçeğine yabancılaşmaktadır. Kendi aidiyetine yabancılaşmanın getirdiği yalnızlığın neticesi oluşan ruhsal boşluklar ise tüketilen nesnelerle doldurulmaya çalışılmaktadır.

Giyilen bir tişörtün üzerindeki amblem, alış veriş sonrası elde taşınan poşetin üzerindeki markanın tanınırlığı, kahve içilen mekanın imajı, sosyal sanal statüyü belirlemektedir. 

Bundan dolayı insanlar neye sahip olduklarını, ne tükettiklerini, nerede vakit geçirdiklerini sosyal medya vasıtası ile vitrine koyup, paylaşarak “ben buyum, bu kadar değerliyim” demekte ve bundan haz alarak ruhen tatmin olmaya çalışmaktadırlar. 

Bu projenin bir başka ayağı olan özgürlük anlayışı ile de genç insanlara sen özgürsün, kimse sana karışıp, sınır koyamaz, canının istediğini yap, hayatını yaşa, keyfine bak, eğlenmek senin hakkındır. Eğer canının istediği şeyleri yapamıyorsan özgür değilsin diyerek bencilliği, nefsi, egoyu, isyanı teşvik edici bilinçaltı kodlamalar yapılmaktadır. 

Bunun neticesinde yeni yetişmekte olan bir genç kendisine söylenen her “hayır” sözcüğünü özgürlüğüne vurulmuş bir darbe olarak görmekte, ailesiyle ve toplumla çatışmaktadır.

Aidiyetini oluşturan(aile, örf, gelenek, inanç, vb.) değerlerden hızla uzaklaşmakta, buradan doğan boşluğu sosyal medya ile oluşturduğu sanal dünyasındaki vitrininde bulmaya çalışırken ruhen yalnızlaşmaktadır.

Özgürleşmek isterken gerçek kimliğinden ve aidiyetinden kopup, uzaklaşan insan, ruhsal yalnızlığını vicdanında hissettiği anlarda ise huzuru, mutluluğu bilinçsizce yaptığı tüketimin içerisinde aramaktadır.

Başkalarının dikkatini çekmeyi amaç edinen, kendi gerçeğinden ve sorumluluğundan uzak, zevkleri kısıtlayan her şeyi özgürlüğünü kısıtlayan bir unsur olarak algılayan, aradığını bulmak için hızla tüketen insan proje gereği kurgulanmış üründür aslında..  

Böyle birisinin kendi varlığını ifade etmesinin, tek yolu marka, pahalı tüketim ürünlerini vitrinine koymasıdır. Bunun içinde bir uyuşturucu bağımlısı gibi her seferinde artan oranlarda marka, imaj yüklenip, tükeninceye kadar tüketmek zorundadır. Tüketirken tükendiği anlarda ise gerçeklerden zihnini uzaklaştıracak daha kuvvetli uyuşturuculara yönelme ihtiyacı duymaktadır.   

Sonuç, aile kurma çaba ve sorumluluğundan uzak, bencil, kendisi için yaşayan, giderek yalnızlaşan ve yabancılaşan, bunalımlı, kullanılmaya ve sömürülmeye her an hazır insanlar, dolayısı ile toplumlardır.   

Hayatın manasını düşünmeden yaşamaya zorlanan günümüz insanın anlamsızlığı, gayesizliği maalesef bazı çevrelerin istediği kolay sömürülecek müşteri kimliğindeki bu tarz modern köle, insan modelini ortaya çıkartmıştır. 

Düşünce ve duyguların hakim olduğu insan psikolojisini kullanarak bu trajediden beslenen, milletler üstü, kapitalist sistem ve onun oyun kurucularının gözünde ise tüm insanlık, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, kullanılıp işi bittiğinde atılacak ürün durumundadır.  

Sahip olunan, harcayıp tüketilen, teşhir edilen nesneler üzerinden değer biçilen bu sanal dünyada sistemin dışında kalmaya çaba gösteren farkındalıklı insana karşı oluşturulan olumsuz algı bombardımanı ise çok güçlüdür. 

Çünkü hayatın anlamını, huzuru, mutluluğu, nesnelerde değil, kendi içinde arayan gerektiği için gerektiği kadar tüketme bilincinde, farkındalık sahibi, manevi şuuru gelişmiş insan bu acımasız işleyen çarka çomak sokmaktadır.  

Bu yüzden, bu çarkın içine girmeyen, sadece gerektiği için gerektiği kadar tüketme bilincine sahip insanlar, oluşturulan olumsuz algı operasyonları ile çağ dışı, vb. şekillerde gösterilerek her fırsatta itibarsızlaştırılmaktadır.

Aslında, gerçek özgürlüğün ne olduğunu ve bunun sınırlarını bilerek yaşayan, hayatın anlamını dışta değil, içte arayan, manen güçlü, farkındalık sahibi insan, bu modern köleliğin sömürü çarkını durduracak potansiyel bir tehlikedir. Ne şekilde olursa, olsun itibarsızlaştırılıp, yok edilmelidir.  

Onun için maneviyatın olduğu her şeye, her düşünceye acımasızca saldırılmakta. Manevi duyguları, farkındalığı uyandırıcı her hareket öcü gibi gösterilip “Aman! maneviyatı düşünme!” maneviyat, eziklik, çağ dışılık geri kalmışlık denmektedir.

Yorumlar