Kuş dili - Allah’ça okumak
İçinde bulunulan zamanın ve bilimin kapasitesi gereği halk(avam) tarafından algılanamayacak olan metafizik derin bilgiler, semboller ve mecazlar içerisine gizlenerek, gerçek manayı anlayıp, idrak edebilecek kimselere, ezoterik ve hermetik öğreti inisiyasyonu içerisinde belirli anahtar düşünme kalıpları ile aktarılır. Bu öğretilerde zahirin altındaki batının ehline açıklanması “sembolik dil” olan teşbihlerle yapılır.
Buradaki ana amaç, hazır olmadıkları için bu bilgilerin değerini ve anlamını kavrayamayacak olan kimselere verilmemesidir. Çünkü algılanamayacağı için taşınamayacak olan bilgi, birkaç aylık bebeğe faydalı diye sindirim sisteminin kaldıramayacağı yiyecekleri vermeye benzer, bu da büyük zarar verir.
Yani kutsal kitap ve söylemlerde ayetlerle sembolleştirilerek, mecazla kodlanarak anlatılanlar aslında daha önce yaşamış olanların hikâyeleri değil, okuyan her kesin anlatılanları kendinde bulacağı ve buldukları ile yaşamına yön vererek bir sonraki anını oluşturacağı hakikat bilgilerdir.
Buradaki ana amaç, hazır olmadıkları için bu bilgilerin değerini ve anlamını kavrayamayacak olan kimselere verilmemesidir. Çünkü algılanamayacağı için taşınamayacak olan bilgi, birkaç aylık bebeğe faydalı diye sindirim sisteminin kaldıramayacağı yiyecekleri vermeye benzer, bu da büyük zarar verir.
Bu yüzden aktarılan bilgiler, belirli metaforik semboller ve mecazlar aracılığı ile kodlanarak algoritmik bir yapı içerisinde kuşaklara aktarılır. Eskilerin "kuşdili"(evrenin sembol bilgelik dili) olarak ifade ettikleri bu anlatım sistemi insanı düşünmeye, tefekküre derindeki manayı anlamaya sevk ederek insanın kendini bilme sürecini tetikler.
Varlık üzerine konuştuğumuz her şey şahadet aleminde gerçekleştiğinden, yani sınırsız bir şeyi sınırlı şartlarda anlatmaya çalıştığımızdan dolayı tasavvufun varlık dili mecaz, sembol ve işaret dilidir. Buna "kuşdili"de denmiştir.
Varlık üzerine konuştuğumuz her şey şahadet aleminde gerçekleştiğinden, yani sınırsız bir şeyi sınırlı şartlarda anlatmaya çalıştığımızdan dolayı tasavvufun varlık dili mecaz, sembol ve işaret dilidir. Buna "kuşdili"de denmiştir.
“Kuşdili” deyimi, Kur’an’da kullanılmış sembolik bir ifadedir. Kur’an da kendisine birçok ilim verilmiş olan Hz. Süleyman’a kuşdilinin öğretildiği ifade edilir.
“Ey insanlar! Bize mantıku't-tayr ''kuşların dili'' öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur” (Neml Suresi/16)
Kuşdili, metafizik bilgiyi idrak etmeye hazır olanlara, bu hakikatleri sahip oldukları donanım üzerinden deşifre ederek özdeki manaya güncel olarak ulaşmayı sağlayan anlatım dilidir. Bu dil, İslam tasavvufunda olduğu gibi diğer dinler ve eski antik mısır, yunan, şamanist, vb. öğretilerde de kadim bilgilerle tekâmül etmek isteyen müritlerin yetiştirilmesindeki inisiyasyonlarda gizli dil (program) olarak kullanılmıştır.
Bir düşüncenin aslına, hakikatine ulaşmak için geçmişte sembolik olarak mecaz ve sembollerle kodlanan bu bilgi aktarım sistemi, günümüzün bilişim deyimi ile bir program yazılımıdır. Yazılımda sembol, karakter ve kurallar grubundan kodlamalarla oluşan programlama dilleri kullanılır. Yazılımın oluştuğu program dilini oluşturan sembol ve mecazlardan oluşan kodlamalar, beynin donanımı oranında tefekkür ve analiz edilip, güncel veri üzerinden zihinde çıktı oluştururlar.
Buradaki amaç, bu bilgileri almaya hazır olanların, hedeflenen düşüncenin ardında yatan hakikate ulaşmalarıdır. İçinde bulunulan zamanın ve bilimin kapasitesi gereği başka türlü ifade etmenin mümkün olmadığı konularda donanım sahibi beyinler bu suretle düşünüp, tefekkür ederek oluşan yeni algı yolları vasıtası ile içinde bulunulan zamanın gerçekleri üzerinden hakikati kavrayıp, güncelleyerek sürekliliği sağlarlar.
Buradaki amaç, bu bilgileri almaya hazır olanların, hedeflenen düşüncenin ardında yatan hakikate ulaşmalarıdır. İçinde bulunulan zamanın ve bilimin kapasitesi gereği başka türlü ifade etmenin mümkün olmadığı konularda donanım sahibi beyinler bu suretle düşünüp, tefekkür ederek oluşan yeni algı yolları vasıtası ile içinde bulunulan zamanın gerçekleri üzerinden hakikati kavrayıp, güncelleyerek sürekliliği sağlarlar.
İnsanlığın entelektüel serüveninde, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş gibi birçok düşünür meramını anlatabilmek için metafor, sembol ve mecazlardan oluşan kodlamalarla bu anlatım tarzını (kuş dilini) kullanmışlardır.
Bu konuda en iyi örnek ise Kur’andır. İç içe geçmiş anlam katmanlarından oluşan Kur’an, metafizik konuları kavratmada teşbih ve sembolleri kullanarak güçlü bir ifade biçimi yazılımı oluşturur.“Bugün dininizi(sistemi,yazılımı)tamamladım”(Maide suresi/3 )
Kur’an özellikle somut olarak herkes tarafından o an için algılanamayacak "metafizik(müteşabih)" anlatımlarda Arapça karakterler, üzerinden kodlanmış bir yazılımıdır. Harfleri okuyan Arapça grameri, tercümeyi anlar. Fakat bu Kur’an ın hakikati demek değildir. Bu yüzden anadili Arapça olanlar Kur’anın ifade ettiği metafizik hakikatleri anlayamamaktadırlar.
"And olsun, insanlar için şu Kur'an da (hakikati) her türlü misallerle açıkladık. İnsanların çoğunluğu (misalleri, sembolleri gerçek olarak {muhkem} kabul ederek) hakikati örttüler."(İsra suresi/89)
Kur’an ın gerçek mesajını almak için kod(sembol ve mecaz)ları, Allah frekansından Allah’ça okumak gerekir.
“Kuran Arapça inmiştir, ama manası Allah’çadır.” Kuran Arapça değildir. Eğer öyle olsaydı, onu her okuyan Arap, evliya olurdu. Kuran, Rab’cadır."(H. Ahmet Kayhan hz.)
Ayet kelimesinin Arapça manası işarettir. Yani ayetler okuyabilene hakikati işaret ederek rehberlik yaparlar. Yazılımları okuyup, gerçek manaya ulaşabilmek için yazılımın(ayet) işaret edip, gösterdiğini iyi anlamak, mananın derinliklerine dalmak gerekir.
Bunun içinde programı yazan bilincin frekansına girmek yani teklik boyutundan, Allah’ça okuyup, düşünmek gerekir. Bu durumda kullanılan diller(işlemciler) farklı olsa bile deşifre edilen kod(sembol, mecaz) işletim sistemi tarafından güncellenerek zihinde çıktı oluşturur.
Beyin, Allah’ça(teklik boyutundan) düşünen bir program üzerinden yazılımı okuduğunda, kod(sembol, mecaz) bu doğrultuda deşifre olur ve karşılığı otomatik olarak belleğe(üst beyne) yüklenerek, algı oluşur. İnsandaki veri tabanı ne kadar güncel ve donanımlı ise mecazlar ve semboller içindeki hakikati algılama ve güncelleme o derece başarılı olur.
Bunun içinde insanın öncelikle işletim sistemini(beynini) Allah’ça frekansına akort edip, ayarlaması gerekir. Bu ayar abdestle (bilincin ikilik (şirk) den arındırılıp, temizlenip, teklik şuuruna ulaştıktan sonra) Kur’an’da anlatılanları (b) formatı üzerinden kendinde bularak okumasıyla mümkündür. Bu şekilde okuyan içsel, derin manaya ulaşır. Aksi takdirde anlatılanları geçmişte birilerinin yaşadığı hikâyeler gibi algılar gerçek anlamda faydalanamaz.
“Bu kitap, sadece arınmış, temiz olanların dokunabileceği(anlayabileceği) saklı(manası içinde gizli) âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kur’an-ı Kerim'dir. Temiz olmayanlar(bilinci şirk’den, ikilikten) arınmamışlar, dokunmasınlar(anlayamazlar)" (Vakıa suresi/77-80)
Yani kutsal kitap ve söylemlerde ayetlerle sembolleştirilerek, mecazla kodlanarak anlatılanlar aslında daha önce yaşamış olanların hikâyeleri değil, okuyan her kesin anlatılanları kendinde bulacağı ve buldukları ile yaşamına yön vererek bir sonraki anını oluşturacağı hakikat bilgilerdir.
“Kendi kitabını oku, hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter”(İsrâ Suresi/14)
Bunun içinde algılama, tefekkür gücü zayıf(ümmi) olduğu için, Kur’anı gerektiği gibi okuyup, anlayamayanlara rehber olması için, Kur’anı okuyup, anlamış, uygulamalı olarak anlatacak Hz. Muhammed(sav)e ihtiyaç vardır. Çünkü Allah, kâinat adı altında işleyen sistemin tamamını, yeryüzünde kendini en iyi bilebildiği, bulabildiği rasul boyutundan “Muhammed” adı altında insanlığa duyurmaktadır.
“Madem ki insansın.. Madem ki duyuyor düşünüyor, seziyorsun... Büyük hakikati bulmak için gönlünü ve idrakini yoracaksın.. Duyduklarını ve bulduklarını söyleyeceksin.. Sen söyleyemezsen, ruhunun vasıl olduğu sırları, şiirlere, sazlara, semalara söyleteceksin.. Bütün bunları dahi söylenemeyecek ölçüde büyük sırlara erdiğin zaman ise.. İşte o zaman susacaksın!..” (Hz. Mevlana)
Yorumlar
Yorum Gönder